Pek çok hastalığın sürdürülebilir beslenme ile önlenebileceğini, çevreye de zarar vermeyecek sağlıklı bir yaşam tarzının Akdeniz diyeti ile mümkün olabileceğini biliyor muydunuz. Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), güncel araştırmalarla içeriğini genişleterek yeniden yayımladığı “Eating Planet – Gıda ve Sürdürülebilirlik: Geleceğimizi İnşa Ederken” isimli kitabında, insanların dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerini azaltılabileceklerini ortaya koyuyor.
Dünyada yiyecek ve beslenmeye ilişkin konuları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı’nın (BCFN) dünya kaynaklarının hızla tükenmekte olduğu günümüzde, gıda ve beslenme ile ilgili önemli konulara somut çözüm önerilerinin sunulduğu “Eating Planet” kitabının güncellenen ikinci baskısı yayımlandı. Dört yıllık çalışmanın ardından tamamlanan “Eating Planet, Gıda ve Sürdürülebilirlik: Geleceğimizi İnşa Ederken”, dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerin azaltılabileceği, pek çok hastalığın önlenebileceği, sürdürülebilir bir yaşam tarzının ufak çabalarla mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Her 5 saniyede yeni bir diyabet teşhisi konuluyor
Gezegen ve insan sağlığın korunması için atılacak ilk adımın “Akdeniz Diyeti”ne geri dönmek olduğunu vurgulayan yayın, 1960 yılından bu yana iklim değişikliğinde büyük etkiye sahip olan sera gazının ikiye katlandığını, besin gazlarının 1990’dan günümüze % 20 arttığını vurguluyor. Beslenme alışkanlıklarının hayvansal protein ve yağların ağır bastığı bir tercihe kaydığını belirten Eating Planet uzmanları; diyabet (her 5 saniyede yeni bir vaka teşhis ediliyor), kalp (2015 yılında dünyada 20 milyon gibi bir rakamla ölümlerin ilk sebebi), kronik rahatsızlıklar (dünyada ölümlerin % 60’ı) gibi kötü beslenme ile ilgili hastalıkların gelecekte artacağını tahmin ediyor.
Tüm dünyada toprağın korunması, çevre ve gıdada sürdürülebilirlik
Daha önce, akademisyenler ve STK’larca hazırlanan Milano Protokolü’ne öncülük eden ve Protokolün, Bildirge’ye dönüştürülerek Birleşmiş Milletlere üye 147 devletin tasarrufuna geçmesine dek geçen tüm süreçlere dâhil olan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), tüm dünyada toprağın korunması, çevre ve gıdada sürdürülebilirlik üzerine faaliyet gösteriyor. Yayımladığı kitaplarla da çevreye etkisi en az olduğu kanıtlanmış Akdeniz tarzı beslenme biçiminin yaygınlaştırılması için çaba gösteren Vakıf, Eating Planet için, bilim, çevre ve gıda dünyasından,Tony Allan, Gianfranco Bologna, Barbara Buchner, Paolo De Castro, Sara Farnetti, Ellen Gustafson, Michel Heasman, Hans R. Herren, Alexandre Kalache, Aviva Must, Marion Nestle, Danielle Nierenberg, Jamie Oliver, Shimon Peres, Carlo Petrini, Gabriele Riccardi, Camillo Ricordi, Paul Roberts, Vandana Shiva, Pavan Sukhdev, Ricardo Uauy ve Riccardo Valentini’den destek aldı. BCFN, Eating Planet’in yeni baskısını, Milano ve New York’taki lansmanların ardından, yıl içinde birçok etkinlikte tanıtmayı sürdürecek.
Yiyecek üretiminin üçte biri israf ediliyor
Yiyecekten ekonomiye, sağlıktan sürdürülebilirlik ve geleneklere kadar hayatın tüm yönlerini etkileyen unsurların kaleme alındığı Eating Planet’in ikinci baskısında öne çıkan bulgular ise şöyle;
– İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör % 31 ile gıdalar. Bu rakamı %23.6 ile ısınma, %18.5 ile ulaştırma, %12 ile et ve % 5 ile süt tüketimi emisyonu izliyor.
– Toplam yiyecek üretiminin üçte biri, yani dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen insanı beslemek için gerekli miktarın 4 katı, israf ediliyor.
– FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre, dünyada toprağın %25’i ciddi şekilde zarar gördü. Sadece % 10’u iyileşmeye dair işaretler veriyor. Son 40 yılda tarım arazilerinin %30’u çorak hale geldi.
– 10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi olmayacak. Bugün kaynak sularının % 70’i ise tarıma ve besin üretimine ayrılıyor. Bunlar toplam sera gazı emisyonunun %23’ünden de sorumlu.
– 2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık 9.5 milyara ulaşacak. Bu doğrultuda tarımsal üretimin %70 artması gerekecek.
– Her gün yemek yerine, hayvansal protein tüketimini haftada 2 kez ile sınırlandırarak günlük 2,300 gr. CO₂ azaltılabilir. Bu, CO₂ emisyonunda kişi başı yıllık 750 kg. azalma demek olup; bu miktar ortalama bir otomobil ile 5,600 km. seyahatin (Ankara – Londra arası gidiş dönüş) oluşturduğu emisyona eşit.
– ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon ölüme yol açıyorlar (Küresel ölçekte ölümlerin %60’ı; bu oranın %80’i ise düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor).
– Obezite ve metabolik sendrom, bugün dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her yıl 7 milyondan fazla, her 5 saniyede ise 1 yeni vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının belirgin artışının nedeni.
– 2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm, kalp ve damar hastalıkları ile ilgili olarak meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında, kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan fazla ölüme ve ekonomik kayıplara (hastane hizmetleri, ilaçlar, evde bakım, kayıp iş günleri) yol açmakta. (2009 yılında 196 milyar Euro; yılık kişi başı 200 Euro’dan fazla).
– İtalya’da her gün % 24’ü ev dışında olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek tüketiliyor. Dışarıda tüketilen yemeklerin %53’ü öğle, %47’si akşam yemeği. Hayatın hızı yemeklere de yansıdı. Ankete katılanlardan %9’u öğle yemeklerini “çok hızlı”, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini; %14’ü de ayakta yediklerini belirtti.
– Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı yemek yemenin zor olduğunu ifade eden insanların oranı Macaristan’da % 54, Slovakya’da % 52 ve Polonya’da % 49 olarak belirlendi.
GIDAHATTI DERGİSİNİ ÜCRETSİZ İNDİRİN
(5)