Aşırı antibiyotik kullanımı sonucu gelişen antibiyotik direnci konusunda önlem alınmadığı takdirde gelenekselleşmiş antibiyotik tedavisinin işlevini ve etkinliğini önemli ölçüde kaybedeceği belirtilerek, antibiyotik tedavisine alternatif tedavi yöntemlerine yönelik çalışmalar yapılması gerektiği kaydedildi.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu tarafından düzenlenen “TÜBA-İnsan ve Hayvan Sağlığında Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Antibiyotik Dirençlilik Sempozyumu”, kamu ve üniversiteler ile özellikle gıda ve beslenme ile ilgili STK’ler ve meslek örgütlerinin temsilcilerinin katılımıyla 3 Haziran’da Ankara’da gerçekleştirildi.
Sempozyum’un ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, sempozyumda hem ülkemiz hem de dünya açısından güncel bir sorun olan antibiyotiklerin aşırı ya da bilinçsiz kullanımı ile ilgili sorunların, özellikle de son zamanlarda ciddi bir problem haline gelen antibiyotiklerde dirençlilik meselesinin ele alındığını, görüş, tespit ve önerilerin ortaya konulduğunu söyledi.
Sempozyum sonuçlarının bir rapor halinde kamuoyuna ve kamu yönetiminin bilgisine sunulacağını belirten Acar, şöyle devam etti:
Gelenekselleşmiş antibiyotik tedavisi bitiyor mu?
“Bilindiği gibi 1940’lı yıllarda antibiyotiklerin keşfi ve endüstriyel olarak üretimi sağlık alanında devrimsel bir gelişme olarak kabul edilir. Ancak geçen süre içerisinde bilinçsiz ve aşırı kullanımın sonucu olarak özellikle mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı ciddi direnç geliştirdiği bir durumla karşı karşıyayız. Bunun sonucunda eskiden daha düşük dozlarda tedavi edilebilen birçok enfeksiyonun tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu şekilde devam ederse gelenekselleşmiş antibiyotik tedavisi işlevini ve etkinliğini önemli ölçüde ya da belki tamamen yitirecek. Bu bakımdan özellikle bu konuda sürecin; antibiyotiklerin kullanılabilme ve yararlılık süresinin belli ölçüde uzatılması bakımından antibiyotik kullanımı konusunda gerek sağlık personelinin gerekse halkın bilinçlendirilmesi konusu karşımızda durmaktadır. Antibiyotiklerin kullanım süresi kısalmış görünüyor ve bunun sonucu olarak ilaç sanayinin bu konuda yatırım yapmaya çok istekli olmadığı da gözlenen bir husus olarak karşımıza çıkıyor.”
Antibiyotik tedavisine alternatif tedavi yöntemleri aranmalı!
Antibiyotiklerin sadece insan ve hayvan hastalıklarının tedavisinde değil, gıda ve benzeri alanlarda da kullanıldığını hemen herkesin bildiğini vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, “Ülkemizde ve dünyada antibiyotik kullanımına dair kısıtlar getirilmişse de kontrol altına alınabildiğini söylemek maalesef zor görünüyor. Bu koşullar altında; antibiyotik kullanımı ve dirençlilik meselesinin bilim insanları ve bütün ilgili paydaşlar tarafından ciddiyetle ele alınmasına gereksinim vardır ve bu konuda da Akademimiz kendisine verilen görev çerçevesinde önemli ve öncelikli konularda kamuoyunu bilimsel temelli olarak aydınlatma işlevi doğrultusunda benzeri çalışmalarına devam edecektir. Bilim insanlarımızın antibiyotik tedavisine alternatif olacak tedavi yöntemleri konusunda çalışmalarına özellikle ihtiyaç duyacağız.” dedi.
Antibiyotik dirençliliği konusunda devlet politikasına ihtiyaç var
TÜBA Gıda-Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin de, sempozyumda varılan sonuçları şöyle sıraladı:
“En önemli sonuç; özellikle, Sağlık, Gıda Tarım Hayvancılık ve Çevre Bakanlıklarının işbirliğine ihtiyaç duyulduğudur. Bu bakanlıkların mutlaka bir üst kurul oluşturmaları ve hızlı hareket etmeleri gerekmektedir.
Koruyucu hekimliğe çok ciddi anlamda önem verilmesi, akılcı antibiyotik kullanımı konusunda mutlak surette eğitimin ehemmiyeti de altı çizilen başka bir husus oldu. Her nezle veya grip karşısında toplumun antibiyotik kullanmaması bu noktada halkın eğitilmesinin gerekliliği, özellikle enfeksiyon hastalıkları ana bilim dalından katılımcılarımızın da belirttiği gibi hızlı tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulduğu, ilaçların en az ve en etkili dozlarının tespitinin gerekliliği görülmektedir. Aşı projelerinin mutlaka desteklenmesi, bilimsel kongrelerde antibiyotik dirençliliği konusunda oturumlar çoğaltılması ve ilaç mümesilliğinin tartışılması ve hatta kaldırılması gerektiğine dair konuşmalar gerçekleştirilmiştir.
Antibiyotik dirençliliği konusunda devlet politikasının kesinlikle olması, ülkemizin bu konuyu sahiplenmesinin önemi öne çıkmıştır. Konuyla ilgili metodların akredite edilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Hayvanların yemlerine antibiyotik katılmadığı, 2006 yılından beri yasaklandığı ve bu konuda sıkı denetimlerin söz konusu olduğu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ifade edilmiştir.”
Antibiyotiklerin kaybedilmesi insanlık için büyük tehdit!
TÜBA Asli Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Özaras da, şunları kaydetti:
“Çevreyi, insanı, hayvanı birlikte kucaklayacak olan bir antibiyotik yaklaşımının gerekliliği, dolayısıyla böyle bir üst kurula ihtiyaç olduğu görülüyor. İnsan sağlığında antibiyotiklerin yeri tartışılmaz. Tarihsel olarak antibiyotiklerin insanlığa neler kattığını, ölümcül hastalıkları nasıl tedavi ettiğini ve yeni bir çağı açtığını biliyoruz. Ancak antibiyotiklerin direnç sonucu olarak kaybedilmesi, bizi tekrar 1940 öncesi o talihsiz dönemlere geri götürüyor olması, hem ülkemiz hem de insanlık için büyük bir tehdit.
Türkiye en çok antibiyotik yazılan ülke!
Bu yüzden herkesin elinden geleni yapması gerekmektedir. Özellikle nitelikli insan gücünün; uzmanlık ihtisası yapan öğrencilerin bu konuda bilinçlendirilmesi, ayırıcı tanının çok iyi yapılması, antibiyotiğin sadece ve sadece gerekli durumlarda kullanılması, diğer durumlarda kullanılarak riske edilmemesi, direnç tehdidine karşı yeni bir malzeme ortaya koyulmaması, en kuvvetli silahımız olarak değerlendirilmesi bunun eğitimlerde yoğun olarak kullanılması önemli.
Türkiye’nin en çok antibiyotik yazan ülke sıralamasında birinci sıraya oturması büyük bir talihsizlik. Türkiye, bu unvanı bir an önce üzerinden atmalıdır. Bunu yapmak için yeterli irademiz de var. Mezuniyet sonrası eğitimleri artırarak halkımızı televizyon, sosyal medya ve çeşitli kampanyalarla bilinçlendirerek adeta hayatımızı değiştiren bu ilaçları gözümüzün önünde kaybediyor oluşumuzun önüne geçmeliyiz. Bunun için de herkese büyük görev düşüyor.”
Gıda katkı maddesi olarak antibiyotikler
Antibiyotik dirençliliği konusunda bütün kurum ve kuruluşlar ile halkın beraber çalışmasının önemine vurgu yapan TÜBA Gıda Beslenme Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin ise “Özellikle belirtmek istediğim bir konu var. Gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılan nitin ve natamisin gibi antibiyotik olan ve antibiyotik etkili olan maddelerin kullanımının kısıtlanması da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gündeme alınabilir ve tüketiciler bilinçlendirilebilir ve bu katkı maddelerinin yer aldığı ürünleri tercih etmezler ya da üreticilere de bu ürünlerin kullanıldığı gıda ürünlerinde farklı formülasyonların kullanılması teşvik edilebilir. Bu konunun da genel mücadele kapsamında katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.
GIDAHATTI DERGİSİNİ ÜCRETSİZ İNDİRİN
(23)