Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu verilerine göre, dünya nüfusu geçen yıl 7 milyarı geride bırakmış durumda… 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyarı bulacağı tahmin ediliyor. 11 Temmuz 1987 yılından bu yana Dünya Nüfus Günü olarak kabul ediliyor ve bu günde her yıl farklı temalar işlenerek dünyadaki nüfus artışına bağlı sorunlara dikkat çekmek hedefleniyor. Mevcut kaynakların 10 milyarlık dünya nüfusuna yetip yetmeyeceği ise tartışma konusu. Birleşmiş Milletler’e göre, artış hızı böyle devam ettiği takdirde, 2030 yılından sonra dünyada kaynak yetersizliği nedeniyle yeni çatışmalar kaçınılmaz.
Nüfus sayımları, anketler ve istatistikler, insanların ihtiyaçlarını karşılama ve hayatlarını daha iyi hale getirmeye yönelik politika ve planların oluşturulmasında yaşamsal veriler sağlamakta. Bu veriler; üreme sağlığı, eğitime evrensel erişim, HIV/AIDS’i önleme vb. gibi ülkelerin Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasında kritik önem taşıyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, bugünü bir kutlamadan çok nüfus artışından kaynaklanan sorunların gündeme gelmesi, tartışılması ve çalışmaların hızlandırılması için bir fırsat olarak değerlendiriyor. Bir önceki yıl tüm dünyada işlenen ana tema “yoksulluğun azaltılması ve üreme sağlığı hizmetlerinin iyileştirilmesi” olarak belirlenmişti. Bu yıl işlenen ana tema ise “kadına yönelik cinsiyet temelli şiddet” olarak ele alındı.
Uzmanlar, dünyadaki nüfus artış hızında son 80 senede önemli bir yükselme yaşandığına dikkat çekiyor. Zira 1927 yılında dünyanın nüfusu sadece 2 milyardı. Bugünkü veriler aradan geçen zaman zarfında dünya nüfusunun 3 buçuk kat arttığını ortaya koyuyor.
Nüfus artış hızı gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek
Nüfus artış hızı gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olmakla birlikte gelişmiş ülkelerde ise azalma eğiliminde. Birleşmiş Milletler’e göre, artış hızı böyle devam ettiği takdirde 2030 yılından sonra dünyada kaynak yetersizliği nedeniyle yeni çatışmalar kaçınılmaz olacak. Kimi uzmanlara göre, iklim değişikliğinin artan etkileri ile bu senaryonun 2030’dan bile önce gerçekleşmesi söz konusu.
2050 yılına ait bir diğer tahmin ise 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunun 6,5 milyarının şehirlerde yaşayacak olması… Bu durum şehirler üzerindeki baskının artması ve altyapı sorunlarının katlanması anlamına geliyor. Ancak altyapı sorunlarından daha da önemlisi ortaya çıkabilecek sosyal sorunlar.
Tek çözüm ise “sürdürülebilir bir kalkınma” programını dünya çapında hayata geçirmek olarak görülüyor.
Türkiye’de nüfus artışı
Cumhuriyetin ilanından bu yana Türkiye nüfusu yaklaşık 5,5 kat artış gösterdi. Eskisi kadar olmasa da artış eğilimi devam ediyor. 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımına göre Türkiye nüfusu 13 milyondu.
1940 yılına gelindiğinde ise bu rakam 17 milyona yükselmişti. İkinci dünya savaşı sırasında artan ölümler ve doğum oranında yaşanan düşüş nedeniyle nüfus artış hızı yavaşlamış ve 1950 yılına gelindiğinde Türkiye nüfusu 20 milyon olmuştu.
1965 yılına gelindiğinde ise Türkiye’nin nüfusu 35 milyona ulaşmış, bu tarihten sonra artış hızı yavaşlamış ve özellikle 0-14 yaş grubunun toplam nüfus içindeki oranı geriledi.
Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı 1990’lara kadar yüzde 5’in altındaydı. Ancak zamanla doğum oranının azalmasıyla yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı bugün yüzde 7’nin üzerinde.
İstatistikler, 2050 yılında nüfusun yüzde 17’sinden fazlasının 65 yaş ve üstü kişilerden oluşacağını gösteriyor. Nüfus artış hızındaki düşüşü, son yıllardaki sayım sonuçlarında açıkça görmek mümkün. Türkiye’nin 2007 yılında 70 milyon 500 bin olan nüfusu, adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle 2011 yılı sonunda elde edilen verilere göre bugün 74 milyonun üzerinde.
Türkiye’de kadınlarla erkeklerin oranı neredeyse birbirine eşit düzeyde. 1927 nüfus sayımıyla karşılaştırıldığında en dikkat çekici farklılık kırsal alanlarda yaşayanların sayısındaki değişim. Bu değişimdeki en önemli etken ise kuşkusuz GÖÇ.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “Dünya Nüfus Günü” nedeniyle 2050 yılına dair demografik tahminlerini açıkladı. Buna göre, 2050’de Türkiye’nin nüfusu 94,6 milyon olacak, nüfus artış hızı düşmeye devam edecek, yaş ortalaması 40 olacak, ortalama yaşam süresi ise 79’a çıkacak.
Dünyada tarım nüfusu
Tarım sektörü, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin ekonomik hayatlarında önemli bir yere sahip. İnsanların beslenme ihtiyacını karşılayabilmesi açısından tarım sektörünün toplam istihdamda önemi giderek artıyor.
Dünyada 2,6 milyarı aşkın insan geçimini tarımdan sağlıyor. Çin’de tarım nüfusu 828, Hindistan’da ise 587 milyon kişi. Buna göre, tarımdaki 3 kişiden biri Çinli, 5 kişiden biri Hindistanlı. Dünyadaki tarım nüfusunun yarıdan fazlası yani yüzde 54’ü bu iki ülkede yer alıyor. ABD’nin tarım nüfusu ise 5,3 milyon.
Dünya tarım pazarındaki büyüme, coğrafi olarak gelişmekte olan ülkelere doğru kayıyor. Zengin ülkeler gelişmekte olan ülkelerden tarım arazisi kiralama ve satın alma yoluyla tarım nüfusunu, sektörün içinde tutmayı ve artan gıda ihtiyacını karşılamayı hedefliyor. Buna göre, gelişmiş ülkelerin satın aldığı veya kiraladığı tarım alanlarının toplamı, Türkiye’nin toplam alanının 2,9, tarım alanlarının 9,5 katını geride bıraktı.
Türkiye’de tarım nüfusu
Türkiye İstatistik Kurumu, 2015 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarına göre, yıllık nüfus artış hızı 2014 yılında binde 13,3 iken, 2015 yılında binde 13,4 oldu ve 31 Aralık 2015 tarihi itibariyle ülkemizin nüfusu 78 milyon 741 bin 53 kişi olarak kayıtlara geçti.
Türkiye’de tarım nüfusunun 1999-2001 ortalaması ile 2010 arasında 2,7 milyon kişi azalarak 15 milyonun altına inmesine karşın hala nüfusun yüzde 19,8’i tarımda bulunuyor. Tarımdaki nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 20’nin altına, yüzde 19,8’e indi. Dünyada tarım nüfusu bu dönemde yüzde 2 artarken, Türkiye’de yüzde 15,4 azaldı. Bunun sonucu olarak dünyada tarımda yaşayan nüfusun yüzde 0,69’u Türkiye’de yaşarken, bu oran 2010 yılında yüzde 0,57’ye yükseldi.
GIDAHATTI DERGİSİNİ ÜCRETSİZ İNDİRİN
(7)