Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Gıda Güvenliği Projesi ile tüketicilerde güvenli gıda tüketimi bilincinin artırılmasını hedefliyor. Gıda güvenliği hakkında medyadaki açıklamalara dikkat çeken SETBİR Başkanı Tarık Tezel, “Bunların pek çoğu hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır. Tüketiciye gıda güvenliği konusunda yanıltıcı bilgilerin aktarılmasının önlenmesi ile ilgili bir düzenleme yapılması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır” dedi.
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) ile İspanya, Valensiya Bölgesel Gıda İşleri Federasyonu (FEDACOVA) ortaklığında yürütülen Gıda Güvenliği Projesi kapsamında düzenlenen Tüketici Eğitimi Semineri, Ankara’da yapıldı.
Açılışta konuşan SETBİR Başkanı Tarık Tezel, katılımcıları, “Temiz ve sağlıklı gıdaya erişimin daha adaletli olduğu bir dünya ümidi ile” selamladı. Dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığı günümüzde, 1 milyar 200 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığını, 800 milyon insanın ise aç olduğuna vurgu yapan Tezel, “Buna rağmen 600 milyon insan obez ve israf edilen gıda 1 milyar 600 milyon kişiyi, yani açlıkla boğuşan insanların iki katını doyurabilecek büyüklükte” dedi.
Güvenilir gıda temel insan hakkı!
Tüm insanların sürdürülebilir, güvenilir, uygun fiyatta, kaliteli, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını geliştirecek gıdaları satın alma ve tüketme hakkına sahip olduğunu, bunun çağdaş dünyanın en temel insan hakkı olduğunun altını çizen SETBİR Başkanı Tezel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gıda tüketimi yaşamın devamlılığı için zorunludur. Bir insan yaşamı boyunca ortalama 30 ton gıda tüketmektedir. Gıda insanoğlunun temel yaşam kaynağı olmanın yanı sıra aynı zamanda temel tehdit unsuru da olabilmektedir. Güvenli olmayan gıda tüketimi, insanlık tarihinin yazılmaya başlandığı günden bu yana halk sağlığı sorunu olarak bilinmektedir. Gıda kaynaklı sorunlar, sadece insan sağlığını değil, ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarını etkilemektedir.
“Gıda güvenliğinde farkındalık artıyor”
Birçok ülkede gıda maddelerinin daha güvenli hale getirilmesi için ilerlemeler sağlanmakla birlikte, diğer yandan her yıl milyonlarca insanın kirlenmiş ve özellikle açıkta satılan ve sağlıksız ortam koşullarına maruz kalmış gıdaları tüketmesi nedeniyle sık sık gıda kaynaklı hastalıklara daha fazla yakalandığı görülmektedir. Tüketiciler, gıda arzındaki çeşitli patojen mikroorganizmalar ve çeşitli kimyasal maddeler ile bunların neden olduğu risklerin gittikçe daha fazla farkında olmaktadır. Gıda kaynaklı hastalıklar önemli bir halk sağlığı sorunu olarak tüm dünyada önemini sürdürmektedir. Sorun hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin sorunudur.”
“Gıda tüketimi, sağlıkla direkt ilişkili”
Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık 9,8 milyar kişiye ulaşacağı ve bu büyüklükteki bir popülasyonun yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için küresel gıda üretiminin bu tarihe kadar en az %70 artması gerektiğinin öngörüldüğünü bildiren Tezel, “Hızlı nüfus artışına bağlı gıda taleplerini karşılayabilmek için geleneksel gıda üretim sistemlerine alternatif stratejiler geliştirilirken, bir yandan da gıda güvenliği konusunda artan tüketici bilincinin beraberinde getirdiği gerekliliklerin de karşılanması zorunludur” diye konuştu. Tezel, şunları kaydetti:
“Sağlıklı olmak, bir insanın en temel hakkıdır. Gıda ürünleri ise sağlığımızı en kolay etkileyecek unsurların başında gelir. Dolayısıyla gıda ürününün güvenliği, ürünü kullanan tüketicinin mutlak önceliğidir ve bu resmi otorite ile üretim zincirinin her halkasındaki tüm üreticilerin sorumluluğudur.
Gıda güvenliği son yarım yüzyılda çok ön plana çıkarılmış bir kavram olmakla birlikte, insanlığın gıda üretimini belirli bir disiplin altında yürütmeye başladığı dönemlerden bu yana bilinmektedir.
“Gıda güvenliği, halk sağlığı yönetimidir”
Ürün güvenliğinin sağlanması yolu ile halk sağlığı yönetimi olan gıda güvenliği, gıda zinciri içindeki tüm kuruluşların; yem ve gübre üreticilerinden gıda maddeleri üreticilerine, birincil üreticilerden, ambalaj üreticilerine, taşıma ve depolama operatörlerine, toptancılardan perakendecilere, gıda servisi ve satış yerlerine kadar herkesin birlikte hareket edeceği, birbirleri ile etkileşim içinde olması gereken bir olgudur. Etkileşim, iletişim ve ortak paydada buluşma ise ancak uluslararası gıda güvenliği sistemleri ile sağlanabilmektedir.
Gıda güvenliği sistemleri, gıda kaynaklı tehlikelerin azaltılması için etkin bir yöntem olan ‘çiftlikten sofraya gıda güvenliği’ yaklaşımını öne çıkarmaktadır. Gıda kaynaklı tehlikelerin önlenmesi için temel yaklaşım, hammaddeden başlayarak gıda tüketimine kadar gıda zincirindeki her bir aşamanın dikkatle incelenmesini ve kontrol tedbirlerinin uygulanmasını gerekli kılar.
Gıda güvenliğine ulaşılması, gelişmiş ülkelerin bu konudaki deneyimleri ve bilimsel gelişmeler göz ardı edilmeden ancak mutlaka kendi yapımızı çok iyi tanıyıp değerlendirerek oluşturulan uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejiler ile mümkün olacaktır. Ülke olarak koşullarımıza bakarsak, gıda sektörü ve bu sektöre temel girdileri sağlayan tarım sektöründe çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletme olduğunu, önemli bir miktarda merdiven altı yani kayıt dışı üretim ile eğitim eksikliği ve mali sorun bulunduğunu ifade etmek gerekir. Çoğu zaman hammadde sağlanmasında gerek nicelik, gerekse nitelik açısından bir tutarlılık ve sürdürülebilirlik bulunmamaktadır.”
Gıda güvenliği AB üyeliği için de ön koşul!
Dünya nüfusundaki hızlı artış ve buna bağlı olarak şehirleşmenin artması ile gıda üretim ve tüketim sürecindeki köklü değişiklikler ve gıda kaynaklarındaki değişimlerin, gıda zincirinin uzamasına, yeni tehlikelerin ortaya çıkmasına veya var olan tehlikelerin şiddetinin artmasına yol açabileceğine işaret eden SETBİR Başkanı, “Bu nedenle gerek sağlık açısından gerekse ekonomik açıdan toplum refahının sağlanması için gıda güvenliği yaklaşımı her ülkede uygulanması gereken sistemlerden biridir. Hatta, gıda güvenliği konusu, ülkemizin üyelik süreci yaşadığı Avrupa Birliği’nin (AB) bir katılım öncesi stratejisi olarak tüm aday ülkelerden istediği öncelikli konular arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.
SETBİR olarak gıda güvenliği üzerine hem tüketicilerde hem de KOBİ’lerde bir farkındalık yaratmak üzere AB Sivil Toplum Diyalogu Programı kapsamında Gıda Güvenliği Projesi’ni başlattıklarını bildiren Tezel, 15 Şubat 2016 tarihinde başlayan projenin 15 ay süreceğini kaydetti.
“Gıdada bilgi kirliliğine ödün verilmemeli”
Günümüzde özellikle gıda güvenliği hakkında gerek görsel gerek yazılı medyada birçok açıklama yapıldığına dikkat çeken Tezel, şunları kaydetti:
“Bu açıklamaların pek çoğu hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır. Tüketiciye gıda güvenliği konusunda yanıltıcı bilgilerin aktarılmasının önlenmesi ile ilgili bir düzenleme yapılması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Belki de halk sağlığı için, gıda tüketiminde sağduyulu yaklaşım için, beslenirken aklımızın ve bilimin temel değerlerinin hakkını vermek için, aynı gıdada olduğu gibi ‘Sağlıklı beslenme için bilgi güvenliği’ ve ‘Sağlıklı beslenme için bilgi güvenilirliği’ kavramlarının da artık gündemimize alıyor olmalıyız. Bir başka deyişle, sağlıklı beslenmenin teminatını, bilim, yasa ve yönetmeliklerde aramak için bilgi güvenliği; bilgi kirliliğine ödün vermemek üzere, yetkinlik, liyakat, amaç ve mesleki deneyimlerinin sorgulanması bilincinin yayılımı için bilgi güvenilirliği.”
SETBİR düzenlenen Tüketici Eğitim Semineri’nde, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Süt Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barbaros Özer de, gıda güvenliği konularındaki gelişmelere değindi.
Sivil Toplum Diyaloğu Gıda Güvenliği Projesi
SETBİR ve İspanya, Valensiya Bölgesel Gıda İşleri Federasyonu (FEDACOVA) ortaklığında yürütülen “AB – Tüketici & KOBİ’lere Gıda Güvenliği & Gıda Katkı Maddeleri Konusunda Ağ / Eğitim/ Seminer Düzenleme Projesi ile Türkiye’nin AB üyeliği süresi dâhilinde, Türkiye ve AB üye ülkelerindeki gıda sektörüne ait sivil toplumlar arasında karşılıklı yüksek seviyelerde anlayışı elde etmek, gıda güvenliği ve gıda katkı maddeleri konularında KOBİ’leri ve tüketicileri bilinçlendirmek hedefleniyor.
Proje kapsamında özellikle tüketicilere gıda güvenliği ve katkı maddeleri konusunda doğru ve gerekli bilgilerin verilmesini amaçlayan eğitim ve seminerlerin düzenlenmesi planlanıyor.
(6)