Su Hakkı Kampanyası tarafından organize edilen Uluslararası Su Mücadeleleri Konferansı, 12-13 Kasım 2016 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılacak.
Su krizini derinleştiren çok farklı unsurlar bulunuyor. Krizi derinleştiren sorunları tüm boyutları ile tespit ederek çözüm önerilerinin ele alınacağı Uluslararası Su Mücadeleleri Konferansı’nda, hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde su varlıklarının korunması ve tüm canlılar için adil kullanım mücadelesini veren, bu konuya dikkat çeken aktivistler ve kampanyalarla birlikte olunacak. Konferansa katılım için Su Hakkı Kampanyası sitesinden katılım formu doldurulması gerekiyor.
Konferans konu başlıkları
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi ile Rosa Luxemburg Stiftung’un da destek verdiği Uluslararası Su Mücadeleleri Konferansı Programı’ndan konu başlıkları şöyle:
12 Kasım Cumartesi
İstanbul’un su krizi ve çözüm önerileri
Havza bazlı su yönetimi: Su kullanım öncelikleri ve demokratik katılım
Su Hakkı bir insan hakkıdır!
Türkiye’nin “kalkınma” hamlesi ve su gaspı
13 Kasım Pazar
İklim değişikliğinin ve su krizinin derinleştiği dünyada iklim mültecileri
Militarizmin bir aracı olarak su varlıkları
Dünyada yükselen su hakkı mücadeleleri
Konferans sırasında fuaye alanında Türkiye ve dünyadan hareketlerin stantları de yer alacak.
Suya erişimin küresel dağılımı
Birleşmiş Milletler Dünya Su Değerlendirme Programı’nın 2015 Dünya Su Gelişim Raporu, ana havzalarda fiziki su kıtlığının dağılımını da ortaya koymuştu.
Avrupa ve Kuzey Amerika
Kaynakların verimli kullanıldığı bir Avrupa’ya ulaşmak için çizilen AB yol haritasına göre, 2020 yılına kadar, mevcut yenilenebilir su kaynaklarından yapılan su çekme işlemlerinin %20’nin altında olması gerekiyor.
Geniş alanlara yayılmış olan tarımsal kirlilik, bölgenin su kütlelerinin %38’i üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor.
Atıksuyun yeniden kullanımının pek çok AB üyesi ülkede önemli bir potansiyele sahip olduğu biliniyor; ancak yetersiz standartlar ve atıksuların güvenilirliği ve mahsullerin satışı üzerindeki olası etkileri ile ilgili endişeler nedeniyle uygulanabilirliği kısıtlanıyor.
Asya ve Pasifik
Bölgede, iyileştirilmiş içme suyu kaynaklarını kullanan kişi sayısı 1990 ve 2012 yılları arasında, Güneydoğu Asya’da %19 ve Doğu Asya’da %23 oranında arttı. Ancak 2012 yılı verilerine göre, bölgede hala yaklaşık 1,7 milyar insanın geliştirilmiş hıfzıssıhhaya erişimi yok.
Yeraltı suyunun kullanımı ile yapılan sulama, Asya ekonomisine yaklaşık olarak yılda 10-12 milyar ABD doları katkıda bulunuyor. Sulama faaliyetleri için satılan yeraltı suyundan gelen kazanç da hesaba dahil edilirse, bu katkı yaklaşık 25-30 milyar ABD dolarına yükseliyor. Bangladeş, Çin, Hindistan, Nepal ve Pakistan, dünyadaki toplam yeraltı suyu kullanımının neredeyse yarısından sorumlu.
Yeraltı suyu kaynakları sürdürülebilir sınırların ötesinde kullanılmaya devam edilirse, bölgede yaşayan nüfusun çoğunluğu için ana gelir kaynağı olan tarımsal üretim tehdit altında olacak.
Arap Bölgesi
Arap bölgesinde sürdürülebilir kalkınma yolundaki ilerlemeleri yavaşlatan su ile ilgili engeller göz önüne alındığında su kıtlığı ön planda. Arap Yarımadası’nda yenilenebilir su kaynaklarından tatlı su çekme yüzdesi 2011 yılında tahminen %505 olarak hesaplandı.
Nüfus artışı ve artan sosyo-ekonomik baskılar, bölgede tatlı su kaynaklarının bulunabilirliğini azalttı. Arap nüfusunun yaklaşık %75’i 1000 m3/kişi/yıl’lık su kıtlığı seviyesinin; yaklaşık yarısı ise 500 m3/kişi/yıl’lık aşırı su kıtlığı seviyesinin altında yaşıyor.
2011 yılında 355 milyon kişi olarak hesaplanan toplam Arap nüfusunun yaklaşık %17’si (60 milyon kişi) iyileştirilmiş içme suyu kaynaklarına erişemiyor.
Tarım sektörü Arap bölgesindeki en büyük su kullanıcısı olmaya devam ediyor.
Ulusal gıda açığını dengelemek amacıyla gıda ithalatına bağımlı olan birçok Arap ülkesi, kırsal geçim kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yaratmadan, gıda güvenliğini sağlamak adına; toplumun tarıma bağımlı kesimlerini su kaynaklarını koruma amacıyla sulama verimliliği programları, atıksuların yeniden kullanımı ve su hasadı şemaları gibi yöntemleri kullanmaya yöneltti.
Latin Amerika ve Karayipler
Son yıllarda yoksullukta önemli azalmalara, yüksek ekonomik büyümeye ve daha geniş çaplı makroekonomik istikrarın yanı sıra orta sınıfın ortaya çıkışına tanık olunan bölgede, hala 160 milyondan fazla insan (nüfusun yaklaşık %28’i) yoksulluk içinde yaşıyor.
Bölgedeki birçok ekonominin temelinin doğal kaynakların ihracatına dayanması, üretim aşamasında büyük miktarlarda su kullanımı anlamına geliyor.
Afrika
Potansiyel su kaynaklarının sadece %5’inin geliştirildiği Afrika’da, kişi başı ortalama depolama miktarı, Kuzey Amerika’daki 6000 m3’e kıyasla, sadece 200 m3.
2012 yılında, toplam nüfusun yaklaşık %36’sının iyileştirilmiş su kaynaklarına, ve %70’inin geliştirilmiş hıfzıssıhhaya erişimi hala bulunmuyordu.
Afrika’daki birçok ekonominin belkemiği olan tarım, son derece değişken ve öngörülemez yağış düzenlerine bağlı. Afrika’nın ekili arazilerinin sadece %5’i sulanabiliyor.
Bölgedeki ithalata bağımlılık gitgide artıyor. 2011 yılında Afrika ülkeleri gıda ithalatına (balık hariç) 35 milyar ABD doları harcarken, Afrika dâhilindeki ticaretin toplam içindeki payı ise %5’ten daha az.
Ana havzalarda fiziki su kıtlığının küresel dağılımı (2011)
Harita, büyük nehir havzalarında sulama amacıyla su tüketimine bağlı su kıtlığının küresel dağılımını göstermektedir. Kaynak: FAO
(7)