Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’deki yatırım fırsatlarına dikkat çekti ve ekledi: “Önümüzdeki 20 yıl içinde Avrupa Birliği ülkeleri ile yarışır hale geleceğimize inanıyorum”
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl 20’ncisi düzenlenen Uluslararası İş Forumu IBF, WOW Kongre Merkezi’nde başladı. İslam dünyası ve iş çevrelerinin yakından takip ettiği forumun bu yılki konusu, “İnovasyon Ekonomisi ve Yatırım ekosistemi” olarak belirlendi.
Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Türkiye’nin Dirençli Ekonomisinin Arkasındaki Başarı ve Türkiye’deki Yatırım Fırsatları” başlığıyla detaylı bir sunum gerçekleştirdi.
“Türkiye rekabet avantajını kaybetmedi”
Konuşmasında “küresel zorluklara” ağırlık veren Şimşek, şunları kaydetti:
“Küresel büyüme, uzun dönem ortalamalarının çok altında, artık düşük büyüme ortamındayız. Türkiye, Çin ve Hindistan’ı dışarıda tuttuğumuzda, gelişmekte olan pazarların üzerinde kalıyor. Tüm jeopolitik zorluklara, çatışmalara ve euro bölgesindeki borç durumuna rağmen gerçekleşmiş bir durum bu. Daha da iyiye gideceğine ve önümüzdeki 20 yıl içinde Avrupa Birliği ülkeleri ile yarışır hale geleceğimize inanıyorum.
Dünya, küreselleşme ve ticaretin faydalarının eşit dağıtımı konusunda zorluklar yaşarken Türkiye, kendi küresel payını büyüttü. Yaklaşık iki katına çıkardı, AB bölgesinde pazar payını artırdı ve ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı arttı. Bu sonuç bize şunu gösteriyor: Türkiye ihracatı oldukça güçlü bir direnç gösterdi ve bu süreçte rekabet avantajını kaybetmedi.
Öncelikle Türkiye’nin çok güçlü bir parasal pozisyonu var. Bu da bizim küresel ya da yerel şoklara karşı rahat tepki verebilmemizi sağlıyor. Darbe girişimi, terör olayları ve iç politikadaki sorunlara rağmen Türk ekonomisi dirençli oldu. Bunun nedeni bu.
Küresel anlamda çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Güven ve öngörülebilirliğin eksikliği sebeplerinden dolayı, batı dünyasında yaratılan para, o bölgelerde kalıyor. Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı söz konusu şu anda. 373 milyar dolarlık bir sermaye çıkışı öngörülüyor bu yıl için. Bunda, terör korkusu, mülteci korkusu ve artan popülizm gibi faktörler etkili oluyor.
Yapısal reform vurgusu!
Yapısal reformlara ihtiyacımız var; ne yazık ki siyaset bu noktada güçlü bir momentum sağlayamadı. Türkiye’yi orta ve üst gelirli bir ülke haline getirdik; daha da iyileştirilebilir. Bu, sadece yapısal reformlarla gerçekleştirilebilir. Bu yıl içinde, dini bir cemaatin gerçekleştirdiği demokratik anlamda bir saldırı yaşanmasına rağmen birçok reforma imza attık. Yeterli değil, daha fazla reforma ihtiyaç var.
‘AB süreci devam edecek’
AB’ye katılım sürecimizi sürdüreceğiz; çünkü bu kaliteli kurumlar inşa etmek ve demokrasiyi geliştirmek için gerekli. Bu, bir kulübe girmeyle ilgili değil, siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda Türkiye’nin gelişimiyle ilgili. Bu yüzden vazgeçmeyeceğiz.”
(5)