Türkiye’nin süt üretiminde 2016 yılındaki gerilemeye rağmen, üretimini ve verilen desteklerle ihracatını artıran süt sektörü, şimdilerde ise ihracat desteklerindeki belirsizlik nedeniyle zor günler yaşıyor. Belirsizliğin giderilmesini beklediklerini vurgulayan ASÜD Başkanı Harun Çallı, “Daha fazla sütün sanayide ürüne işlenmesi ve ihraç edilmesi; üreticinin, sanayinin, kısaca Türkiye’nin kazanması demektir” diyor.
Harun Çallı – ASÜD Başkanı
Türkiye’nin süt üretimi, süt ve süt ürünleri ihracatındaki sıkıntılar ve nihayet gündeme gelen çiğ süt satışına ilişkin düzenleme… Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Yönetim Kurulu Başkanı Harun Çallı ile son dönemde hareketli günlerin yaşandığı süt sektöründeki gelişmeleri konuştuk.
2016 yılının sektör açısından bir değerlendirmesini yapar mısınız?
“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen yıl Türkiye’de gerçekleşen süt üretimi ile süt sanayi işletmelerimiz tarafından toplanarak ürüne işlenen süt ve bu sütler işlenerek yapılan içme sütü ve diğer süt ürünlerinin üretim rakamlarını açıkladı.
TÜİK verileri, ülkemizde toplam süt üretiminin 2015 yılındaki 18 milyon 654 bin 682 tondan, geçen yıl yüzde 0,9 azalarak 18 milyon 489 bin 161 tona gerilediğini ortaya koydu. Bu miktarın yüzde 90,8‘ini inek sütü, yüzde 6,3’ünü koyun sütü, yüzde 2,6’sını keçi sütü ve yüzde 0,3’ünü manda sütünden oluştu.
Peki ülkemizde üretilen süt miktarı azalırken, sanayinin toplayıp, ürüne işlediği süt miktarı ne olmuş? Onu da söyleyeyim.
Yine TÜİK verilerine göre, 2015 yılında süt sanayi işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı, -biraz önce söylediğim gibi ülkemizde üretilen sütün yüzde 90’ı inek sütüdür- 8 milyon 937 bin 141 tondu. Geçen yıl toplanan inek sütü miktarı ise 9 milyon 213 bin 189 ton olarak gerçekleşti. Yani, Türkiye’de süt üretiminin azaldığı 2016 yılında süt sanayi işletmeleri bir önceki yıla göre 276 bin ton daha fazla süt almış, ürüne işlemişler.
Bu, süt sanayinin geçen yıl yaşanan her türlü olumsuzluğa rağmen üretmeye, üreticinin sütünü değerlendirmeye devam ettiğini gösteriyor.
Nitekim geçen yıl içme sütü ve diğer süt ürünlerinin üretiminde, 2015 yılına göre karışık peynirler hariç tüm önemli kalemlerde artış olmuştur.
İçme sütü üretimi 1 milyon 378 bin 600 tondan 1 milyon 444 bin 980 tona; inek peyniri üretimi 637 bin 643 tondan 638 bin 397 tona; tereyağı üretimi 51 bin 830 tondan 57 bin 609 tona; yoğurt üretimi 1 milyon 123 bin 017 tondan 1 milyon 173 bin 578 tona; ayran üretimi de 626 bin 831 tondan 684 bin 526 tona yükseldi.
Düşüş yaşanan tek kalem olan koyun, keçi, manda ve karışık sütlerden elde edilen peynir çeşitlerinde üretim miktarı ise 2015 yılındaki 28 bin 298 tondan 22 bin 579 tona geriledi.”
“Süt kalitesi önemli!”
Süt sektörünün tüm taraflarının temsil edildiği Ulusal Süt Konseyi (USK) Yönetim Kurulu, konseyin kuruluş mevzuatı gereği çiğ sütte tavsiye niteliğinde referans fiyat belirleyerek, kamuoyuna açıklıyor. USK Yönetim Kurulu, son olarak Aralık 2016’daki toplantısında Ocak-Temmuz 2017 arası 6 aylık dönem için referans fiyat belirlerken bir ilke imza attı ve referans fiyatta kaliteyi kriter olarak aldı.
Aynı zamanda USK Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da yürüten Harun Çallı’ya, konseyin ilk kez çiğ sütte kalite kriterine göre referans fiyat belirlemesini soruyoruz.
“Mevzuat gereği çiğ sütte tavsiye niteliğinde referans fiyatı belirleyen USK Yönetim Kurulu, 1 Ocak 2017-1 Temmuz 2017 tarihlerini kapsayan 6 aylık dönemde geçerli olmak üzere yüzde 3,5 yağ oranı ve yüzde 3,1 protein içerikli çiğ süt için referans fiyatı, litre başına 1 lira 21 kuruş olarak belirledi.
Konseyin ilk kez çiğ sütte referans fiyatı kalite kriteriyle belirlemesini çok önemsiyoruz. Zira üreticinin sütünün hak ettiği değeri bulması, sanayinin uygun maliyetler ile kalitede süt tedariki sayesinde katma değerli ürünlere dönüştürülmesi ve böylece iç tüketime ve ihracata sunulması ile mümkündür.
Son yıllarda AB standartlarında süt üreten çiftlik sayısındaki artışa rağmen halen ülkemizde çiğ süt kalitesi maalesef düşüktür. Düşük kaliteli süt sanayide kullanılamamakta, bu da sanayinin kaliteli hammadde tedarikinde sıkıntıya yol açmaktadır.
Öte yandan, Türkiye’de süt fiyatları, uluslararası piyasa fiyatlarının üzerindedir. AB ülkelerinin çiğ süt maliyeti 26-27 avro/cent civarında iken, Türkiye’de bu rakam 32 avro/cent civarındadır. Kaliteyi dikkate aldığımızda ise rakam 38 avro/cente kadar ulaşmaktadır.
Bunun da nedeni, çiğ süt üretiminin önemli girdi kalemlerinde maliyetlerin yüksekliğidir. Üreticiler, hayvan beslenmesinde özellikle yüksek yem fiyatları ile karşı karşıya kalmakta, bu da maliyetleri artırmaktadır.
Sonuçta, süt ve süt ürünleri ihracatçısı firmalarımız, başta AB olmak üzere uluslararası piyasalardaki düşük fiyatlarla rekabet etmekte zorlanmaktadır.”
Çiğ süt satışı düzenlemesi
“Sütte kalite” deyince, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırladığı çiğ süt satışına ilişkin Tebliğ’in temelinde de kalite var. Bakan Faruk Çelik’in 26 Ocak’ta ayrıntılarını açıkladığı Tebliğ, sadece ari çiftlik ve işletmelerde elde edilen ve mikrobiyolojik kriterlere uygun sütlerin satışına izin verilmesini öngörüyor. Mikrobiyolojik açıdan toplam bakteri sayısı 1 mililitre sütte 100 binin altında, somatik hücrenin de 400 binin altında olan sütler sağlıklı sayılıyor. Yani hem hastalıklardan ari çiftliklerde elde edilen hem de kalite kriterine uygun çiğ sütler satışa konu olabilecek.
Son dönemde sektörü belki de en çok ilgilendiren konu olan düzenlemeye sanayinin bakışını sorduğumuz Çallı, ASÜD olarak Bakanlığın çiğ süt düzenleme hazırlıkları sırasında akademisyenlerin konuya ilişkin yaklaşımlarını paylaştıklarını kaydettikten sonra, kalite vurgusu yapıyor:
“Sadece ari işletmeler ve çiftliklerde elde edilen çiğ sütün satışının yapılabilecek olmasını çok önemli buluyoruz. Çiğ süt satışının hastalıklardan ari, hijyenik ortamlarda, kaliteli süt üreten işletme ve çiftliklerle sınırlandırılması, bu işletmelerin bir yandan çiğ süt kalitesi, diğer yandan da ambalajlı satış için yatırım yapmalarını da beraberinde getirecektir. Bu durum, çiğ süt kalitesinin istenilen seviyede olmadığı ülkemizde süt kalitesinin yükselmesi adına olumlu bir adımdır. Ayrıca sütün yerel perakendecilerde ambalajlı olarak satılması, tüketici sağlığı için çok önemlidir. Çünkü sütün dışardan olası bulaşanlara karşı korunmasını sağlayan en önemli faktör olan ambalaj, üründe izlenebilirliği sağlayarak, güvenli tüketimin garantisini vermektedir.
ASÜD olarak yıllardır ambalajlı süt ve süt ürünlerinin sağlıklı olduğunu savunuyor olmamız, boşuna değildir. ASÜD üyesi sektör kuruluşları, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan kayıt ve onaylı olarak, tüm kalite standartlarına uygun, sağlıklı, ambalajlı, güvenilir ürünleri tüketiciye sunmaktadır.”
“Sokak sütü serbest’ algısı oluşturulmamalı”
ASÜD Başkanı Çallı, çiğ süt satışı düzenlemesindeki bu sınırlamaların ve gerekçesinin çok iyi anlatılması gerektiğini, aksi halde “kayıt dışı, her türlü denetimden uzak sokak sütü satışlarının serbest bırakıldığı” gibi yanlış bir algı oluşabileceğine dikkat çekiyor:
“Yapılan bilimsel araştırmalar denetimden uzak olarak satışa sunulan sokak sütünün toplum sağlığı açısından yarattığı tehlikeyi ortaya koymuştur. Süt sağıldıktan sonra kısa sürede soğuk zincire alınmadığındı bakteri yükü artarken, bunun da ötesinde sütteki bozulmayı engellemek için yabancı maddeler katıldığı da belirlenmiştir.
İşte bu nedenle kalite kriterlerine uygun olarak çiğ süt satışına izin verilmesini öngören düzenleme, ‘sokak sütü serbest’ bırakılıyor algısı oluşturmamalı, bunun için de tüketiciye iyi anlatılmalıdır. Zira bu nokta dikkate alınmayıp, tüketicinin sokak sütüne yönelmesi, toplum sağlığını büyük bir risk ile karşı karşıya bırakacaktır. Bu bakımdan her türlü denetimden uzak, kayıt dışı sokak sütü satışları mutlaka engellenmelidir. Caydırıcı tedbirlerle desteklenmiş, daha yoğun denetimler yapılmalıdır.”
“Çiğ süt satışı zor bir iş”
Peki çiğ süt satışında dünyada durum ne?
“Çiğ süt satışı konusundaki en büyük zorluk, sütün sağıldıktan itibaren 4 saat içerisinde soğuk zincire alınmadığı takdirde zararlı bakterilerin oluşumuna uygun ortam sunması. Dolayısıyla sütün tüketimine kadar soğuk zincirin korunması gerekiyor.
Kamuoyunda tanınan bazı isimlerin AB ve ABD’de çiğ süt satışının serbest olduğu iddiaları, gerçeği yansıtmıyor. Hiçbir bulaşıcı hayvan hastalığının olmadığı ABD’nin 36 eyaletinde çiğ süt satışı yasaktır. Geriye kalan 3 eyalette sınırlı serbest, 11 eyalette ise serbest olarak çiğ süt satışına izin verilmektedir. Ancak ABD’de bulaşıcı hayvan hastalığı gibi bir sorun olmadığının altını çizmek gerekiyor.
AB’de ise Fransa, Birleşik Krallık, İspanya’da 24 saat kuralı gözetilerek, çiğ süt satışı yapılan noktalar bulunuyor. Ancak bu konuda, çiğ süt satışının zorluğunu da ortaya koyan çarpıcı bir örnek var. Bakın; İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’da 1997 yılında 570 çiftlik çiğ süt satışı yapıyordu. Bu sayı 2015 yılında 100’e düştü. Neden, çünkü hastalıklarından ari çiftliklerden çiğ süt satışı; hem mikrobiyolojik kriterler hem de diğer kriterler bakımından çok sıkı kurallara bağlıdır. Söz konusu kriterlerde süt üretimi ise özellikle küçük aile işletmelerinin altından kalkamayacağı kadar masraflı ve zor bir iştir.”
“Sektörde kayıt dışılık çok fazla”
Süt arzında mevsimselliğin etkisiyle yaşanan istikrarsızlık sanayinin hammadde tedarikinde sıkıntıya yol açarken, sektörde kayıt dışılık en büyük sorun olmaya da devam ediyor. ASÜD Başkanı Harun Çallı, bu durumu geçen yılın verileriyle şöyle açıkladı:
“2016 yılında 18 milyon 489 bin süt üretilirken, süt sanayi işletmeleri toplanan inek sütü miktarı ise 9 milyon 213 bin 189 ton. Yani üretilen sütün ancak yarıya yakını, sanayi tarafından toplanarak ürüne işleniyor. Bu, çiğ sütün nereden temin edildiğinden başlamak üzere üretimden tüketime tüm sürecin kayıt altında olduğunu gösterir. Geriye kalan 9.5 milyon tona yakın sütün ise nerede, hangi koşullarda üretildiği, sağlıklı süt kriterlerine uyup uymadığı, ne şekilde tüketildiğinin hiçbir kaydı yok. Bu sektörde kayıt dışının büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
Bakanlık tarafından hazırlanan çiğ süt satışına ilişkin tebliğin, sadece hastalıktan ari çiftlik ve işletmelerde üretilen sütlerin satışını öngördüğünü bir kez daha hatırlatayım. Peki ülkemizdeki 700 bine yakın çoğu küçük aile işletmesinde üretilen ve hiçbir şekilde kayıt altına girmeyen sütleri ne yapacağız? Bu sütler denetimden uzak olarak, sağlık için hangi riskleri taşıdığı bilinmeden bir şekilde tüketiliyor. Süt ve süt ürünlerinin sağlıklı ve güvenilir tüketimi için tüketicinin bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalarımıza, tüm paydaşlarımızın da desteğiyle 2017 yılında da devam edeceğiz.
Öte yandan üreticiler de sütte kalitenin önemi konusunda bilinçlendirilmelidir. Kaliteli çiğ süt üretimindeki artış, sanayinin ihtiyaç duyduğu miktarda ve kalitede sütü tedarik etmesini sağlarken, aynı zamanda üreticinin gelirinin de artması demektir. Bu gerçeği üreticilerimize anlatmak zorundayız. Aksi halde mevsimselliğin etkisiyle arzın arttığı dönemlerde süt fiyatlarını tartışmaya devam ederiz. ASÜD olarak tüm sektör paydaşlarımıza çiğ sütte kalitenin artırılması konusunda da işbirliğine hazır olduğumuzu vurgulamak istiyorum.”
ESK’nın müdahale alımları beklenen etkiyi gösterdi mi?
“Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız tarafından çiğ süt fiyatlarında istikrarın sağlanması ve üreticinin mağduriyetini önlemek amacıyla, geçen yıl Et ve Süt Kurumu (ESK) aracılığıyla başlattığı müdahale alımlarının yerinde bir uygulama olmuştur. ESK’nın süt tozu yapılmak üzere yaptığı alımlar, USK’nın açıkladığı tavsiye referans fiyatın uygulanmasını kolaylaştırmıştır. 2017 yılında da müdahale alımlarına devam edilecek olmasını olumlu buluyoruz.”
İhracatta destek belirsizliği!
Türkiye son yıllarda ihracatta, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki çatışma ortamı ve gerilimler ile ihracat pazarlarında yaşanan daralma nedeniyle sıkıntılar yaşıyor. Rusya’nın Ocak 2016’dan itibaren Türk tarım ve gıda ürünlerine ambargo koyması, turizm başta olmak üzere bazı sektörlerde uygulamaya koyduğu yaptırımların da etkisiyle 2016 yılı, ihracatta kayıpların yaşandığı bir yıl olarak kayıtlara geçti.
“Süt ve süt ürünleri ihracatında durum ne?” diye soruyoruz, ASÜD Başkanı Harun Çallı, önce ihracatta önemli noktaların altını çiziyor:
“İhracatta hedef pazara girebilmek ve pazarda uzun vadede varlığı devam ettirmek, temelde fiyat ve kalite olmak üzere iki unsur ile doğrudan ilişkilidir. Kalite anlamında avantajlı olan sanayicilerimiz, üretimlerinde en önemli maliyet unsurlarından birisi olan süttozunu destekleme kapsamında dünya piyasasındaki fiyattan yurt içinden temin edebilmekte ve pazarda kayda değer bir fiyat avantajı da sağlamaktadırlar. Süt sanayimizin ihracat yaptığı mevcut pazarlarda fiyat avantajına sahip olmaları ve dolayısıyla aynı pazardaki diğer ülkeler ile rekabet edebilmeleri, buradaki konumunu koruyabilmeleri ve yeni pazarlara girebilmeleri noktasında oldukça önemlidir.
2015 yılı, sektör ihracatında kayıp bir yıldı. Rusya’ya ihracat girişimlerimizi kesintiye uğratan gelişmeler bir yana, Avrupa Birliği’nde kota uygulamasının sona ermesiyle yaşanan üretim artışı, küresel piyasalarda süt ürünleri fiyatlarına düşüş olarak yansımış, dolayısıyla sektör ihracatımız yüzde 20 azalarak 271 milyon dolara gerilemişti.
2016’da ise ülkemizin toplam ihracatında yaşanan düşüşe karşın, süt ve süt ürünleri ihracatımızı, 290 milyon doların üzerine çıkarmayı başardık.
İhracatta özellikle devletin verdiği destekler neticesi süttozu ihracatı miktar olarak artmıştır. Ancak yurt dışına sattığımız süttozunun birim fiyatı 2015 yılında 1.752 dolar/ton iken, geçen yıl 1.464 dolar/ton olmuştur. Bu noktada beklentimiz, ihracatın sürekliliğini sağlamak amacıyla süttozu desteğinin devam etmesinin yanı sıra ıslak ürünlerin de ihracat desteği kapsamına alınmasıdır.
Desteklemelerin kısa, orta ve uzun vadede hangi ürün ya da ürün gruplarında olacağının bilinmesi, ihracatçılarımızın pazarda varlığını sürdürebilmeleri için hayati önem taşımaktadır.”
“Çin pazarı sektör için çok önemli”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Milli Tarım Projesi Tanıtım Toplantısı’ndaki “Envai çeşit peynir üreteceğiz ve dünyaya satacağız” vurgusunun sektörün önemini gösterdiğinin altını çizen ASÜD Başkanı Çallı, sektör ihracatı için önemli gördükleri Çin pazarına ilişkin beklentilerini de dile getirdi. Dünyanın en büyük gıda ithalatçılarından olan Çin’in hayvansal ürün ithalatının giderek arttığını belirten Çallı, şöyle devam etti:
“Çin, özellikle süttozu ve peynir altı suyu tozunda, dünyada en çok ithalat yapan ülkedir ve bu özelliğiyle her zaman sektörümüzün radarında olmuştur. ASÜD olarak bugüne kadar çalışmalarımızı, Çin’e süt ürünleri ihracatımızın bir hayal olmadığına inanarak yürüttük. Nihayet yıllardır yaptığımız çalışmaların meyvesini almaya hazırlandığımız bir dönemde, süreç Çin tarafından kesintiye uğratılmıştı.
Kasım 2015’te Antalya’da toplanan G20 Zirvesi sırasında dönemin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in huzurunda, Türkiye’den Çin’e İhraç Edilecek Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık Şartları Konusunda Protokolün imzalanması, Çin’e ihracat umudumuzu yeniden yeşertmişti.
Çin’e süt ürünleri ihracatına ilişkin süreçte önemli bir dönemeci ifade eden Protokolün Onaylanması Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı 8 Nisan 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı, Protokol’deki hususlar hayvan sağlık sertifikasına aktarıldı, ancak bununla ilgili anlaşma ne yazık ki bugüne kadar imzalanmadı.
Çin tarafı ile diyalog içinde yürütülecek bu sürecin hızlandırılması gerekiyor. Çünkü başta Rusya olmak üzere ihracat pazarlarımızda yaşadığımız kayıplarla zor günler yaşayan sektörümüze Çin ihracatı ilaç gibi gelecektir.”
“Tüketicilere tavsiyem; ambalajlı ürün tüketin!”
Son olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Gıda Etiketleme ile Beslenme ve Sağlık Beyanları konusundaki iki ayrı mevzuat düzenlemesini değerlendirmesini istediğimiz ASÜD Başkanı, ambalajlı ürün tüketiminin önemine dikkat çekiyor:
“Sağlıklı, güvenli gıda tüketiminin temel şartı, tüketilecek gıdaya ilişkin doğru bilgilere ulaşmaktır. Bu noktada tüketicinin en büyük yardımcısı ambalajlı gıdaların üzerindeki etikettir. Etiketler sayesinde raflarda satışa sunulan gıdaların nerede, hangi firma tarafından üretildiğini, besin ve enerji içeriğini, son tüketim tarihini öğrenebiliyoruz.
Tüketicilerin etiket okuma alışkanlığını kazanması çok önemli. Yoksa mevzuat düzenlemesi yapmak, sorunların çözüldüğü anlamına gelmez. Tüketicilere tavsiyem; ne yiyip içtiklerine dikkat etmeleri, bunun için dış etkilere karşı ürünü koruma altına alan ambalajlı gıdaları tercih etmeleridir. Ambalajlı gıda, kayıtlı, denetime açık işletmelerde üretilen gıdadır, güvenle tüketebilirler.”
(23)