Prof. Dr. Saadet ARSAN ise anne sütü bankacılığının, prematüre bebekler için hayati öneme sahip olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Ömer ERDEVE, tamamlayıcı besinlere erken başlanmasının, anne sütünde miktarın ve koruyucu etmenlerin azalmasına, bebeklerde enfeksiyon sıklığı yaşanmasına neden olacağına dikkat çekti.
“4. Fetal Hayattan Çocukluğa “ilk 1000 gün” Gebe ve Çocuk Beslenmesi Kongresi 2’inci günü üçüncü oturumunda konuşan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Yenidoğan Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer ERDEVE, bebek beslenmesindeki güncel yaklaşımlar noktasında bilgi verdi. İlk 1000 güne bakıldığında, büyümenin çok hızlı geliştiğini belirten Erdeve, sadece boy, kilo ve baş çevresinin değil, bağışıklık sisteminin ve zekâ puanında hızla arttığına dikkat çekti.
Erdeve şöyle konuştu: “Anne karnında esas enerji kaynağı olan glikoz olarak ortaya çıkıyor. Prematüre bebeklerde de karşımıza çıkan beslenme şekli Nutrisyonel Acil’dir. Anne sütü optimum büyüme için, biyoduyarlılığı yüksek, sindirimi kolay ve gelişimsel olarak ideal bir içeriğe sahip. Batı tarzı süt bankacılığında sütler karıştırılarak formülize ediliyor ve saklanıyor. Süt bankası için ülkemizdeki düzenlemelerde iş Meclis’e düşüyor. Süt Bankacılığı yasalar yoluyla güvenceye alınmasını gerektiriyor. Başarılı bir emzirme için bebek özellikle ilk günlerde olmak üzere, ilk ayda istedikçe emzirilmeli. Sürt arttıkça emzirme sıklığı azalır ve ikinci ayda günde 7-8’e düşer.
Metabolik hastalıklar bebeğe ait hastalıklar olarak karşımıza çıkıyor. WHO ilk 6 ay sadece anne sütünü öneriyor. Anne sütü bebeğin temel gelişimi için ideal besin. 6-9 ay geçiş dönemi olarak yorumlanıyor. Tamamlayıcı besinlere erken başlanması anne sütünde miktarın ve koruyucu etmenlerin azalmasına, bebeklerde enfeksiyon sıklığı yaşamasına neden oluyor. Tamamlayıcı besinlere geç başlanması halinde, yetersiz enerji ve besin alımına, demir, çinko ve benzeri element eksikliklerine yol açıyor. Tamamlayıcı gıda da zamanlama, yeterli, temiz, ulaşılabilir ve uygun hazırlanma yöntemlerinin izlenmesi önemli. Beslenme hayatın doğal bir parçası. O nedenle çocuğu gereksiz uyaranlarla beslenme alışkanlığı kazandırılmaması gerekiyor. Besin alerjileri ilk iki yıldan sonra kaybolduğu gibi söylemler olmakla birlikte, süt ve yumurta alerjisinin 7 yaşına kadar sürebildiğini görmekteyiz.
İlk formüla 1915 yılında üretilmiş. Son yıllara gelindiğinde bu içerikler özel proteinler yoluyla ve bakterilerle güçlendiriliyor. Nütrisyonel destek olarak ortaya çıkan formüle fizyolojik benzerlikte de oldukça yol alındı. Anne sütünde protein miktarı düşük iken inek sütü bazlı proteinlerinde besin değeri düşük olduğu gözlenmiştir.
Formüla gıdalara, anne sütüne benzemek adına çeşitli probiyotiklerin eklenip eklenmeyeceği noktasında tartışmalar mevcut. Ancak görülüyor ki anne sütü de steril değil. Anne sütü ile beslenmeyenlerle, mikrobiyotalarla beslenenler arasındaki farkı azaltmak için formüle gıdalara flora katılması yönünde tartışmalar var. Anne sütünün inanılmaz bir gelişime sahip florası var. Beyin gelişimi üzerinde çoklu doymamış yağ asitlerinin çok önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Süt bankacılığı bizim için çok önemli. Bu anlamada tüm sivil toplum kuruluşlarının desteğini istiyoruz.”
Bariatrik cerrahi ve gebelik
YİSAV Başkanı Prof. Dr. Ferit SARAÇOĞLU, bariatrik cerrahi sonrası gebelikler hakkında açıklamalarda bulundu.
Obeziteli gebeliklerde, anne ve bebeklerde ciddi problemlere rastlandığını belirten Saraçoğlu, şunları aktardı: “Bariatrik cerrahi ile kilo verildiğini görüyoruz. Hastalarda Tip 2 diyabetin ve hipertansiyonun cerrahi sonrası azaldığını veya tamamen sonlandığını görüyoruz. Cerrahi sonrası görülen bir başka değişim ise kişideki özgüven artışı ve bu artışa bağlı olarak, planlanmamış gebeliklerin yaşanması. Dünyadaki görüş ise cerrahi sonrası ilk bir veya iki yıl boyunca gebelik düşünülmemesi yönünde. Hastalarda ameliyat sonrası bazı vitamin değerlerinde düşüş görmekteyiz. Demir eksikliği, bariatrik cerrahi sonrası oldukça fazla görünüyor. Bu nedenle hastalara folik asit ve demir eksikliği destekleri vermek gerekiyor. Özellikle bu hastalarda gebelik öncesi için bu tedavinin yapılması önemli. Erken gebelik kayıpları üzerinde bariatrik cerrahinin etkisi olabilir. Hastalara kilo verdikten sonra oluşan estetik cerrahi ihtiyaçlarını, gebelik sonrasında yaptırmalarını öneriyoruz. Bariatrik cerrahi sonrası sezaryen veya vajinal doğum yapılmasında herhangi bir sakınca görülmüyor.”
Metabolik travmanın yaşama etkisi
Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı AKYOL MUTLU, “Programlamada Beslenmeyle İlişkili Epigenetik Mekanizmalar” başlıklı konuşmasında, fetal programlamanın mekanizmalarının çok önemli olduğuna işaret etti.
Mutlu şöyle konuştu: “Fetal programlanmanın belirlenmesi, tedavi edilmesi ve izlenmesi açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Epigenetik ve fetal süreç yoğun bir yapılanma sürecidir. İlk olarak, 1950’lerde Conrad Waddington tarafından önerilen Epigenetik terimi günümüzde “DNA dizisindeki değişimlerle açıklanamayan, mitoz ve/veya mayoz bölünme ile kalıtılabilinen, gen fonksiyonundaki değişiklikler” olarak tanımlanıyor. Gelişimin kritik veya hassas bir noktasında ortaya çıkan bir uyarı veya metabolik travma organizmanın yapı veya fonksiyonunda uzun dönemli veya yaşam boyu etkiler yaratabilir.”
Gebelikte omega-3 kullanımı
Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Reyhan NERGİZ ÜNAL, gebelikte omega 3 kullanımı ve fetal sağlığa etkilerini anlattı. Yeterli ve dengeli bir diyeti olan ama balık tüketmeyen gebelerin fetal gelişiminin nasıl etkileneceği noktasında annelerin endişelerine değinen Ünal, “Gebe veya emziren annelere, düşük n-3 yağ asitleri içeren balık türleri önerilmelidir. MeHg yüksek içeren balıklar diyette sınırlandırılmalıdır.” Dedi.
Prematüre bebeklerin beslenmesi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yenidoğan Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet ARSAN, prematüre bebeklerin hastanede ve evde beslenmesiyle ilgili verdiği bilgilerde, doğumun bebeğin ilk metabolik şokunu yaşamasına neden olduğunu kaydetti.
Arslan şöyle konuştu: “Prematüre bebeklerin postrenal büyümesi eğilimine bakıldığında akut dönemde bu bebeklerin çoğu doğum ağırlıklarının yüzde 10’nunu kaybediyor. Her dönemde farklı bir metabolik fizyoloji ve farklı beslenme değişiklik gösteriyor. İki şekilde beslenmek zorunda bu bebekler. Prematüre bebeklerde minimal enteral beslenme ile başlıyor ve glikoz ihtiyacını zamanla artırıyoruz. Mutlaka anne sütü diyoruz. Yoksa formüla ile başlıyoruz. Anne sütü bankacılığı, prematüre bebekler için hayati öneme sahip. Ara büyüme dönemi 10 gün ile 34’üncü haftayı kapsıyor.
Ara büyüme dönemi beslenme hedefleri 120 ila 140 kcal arasında. Prematüre bebeğin asıl beslenme kaynağının anne sütü olmasını öneriyoruz. Eğer anne sütü yoksa formüla gıdaları öneriyoruz. Bu bebeklerde ya zenginleştirilmiş anne sütü yada prematüre formüle mama kullanacağız. Anne sütünün güçlendirildiğinde protein içeriği oldukça önemli, kalsiyum magnezyum vitaminleri de oldukça değerli. Bebek 2.500 kilo olana kadar güçlendirilmiş anne sütü kullanılması gerekiyor.
Anne sütü güçlendirilmesinde standart güçlendirme, bireysel güçlendirme, ayarlanabilir güçlendirme, hedefli güçlendirme şeklinde de yapılabilir. Hedefli güçlendirme, annenin özgüvenini azalttığı için çok tercih edilen bir yöntem değil. Taburculuk sonrası döneme bakıldığında hedef tüm büyüme parametrelerinde yavaş bir normale dönüş sağlarken aşırı büyüme ve yağlanma metabolik sendroma neden oluyor. Taburcu sonrası beslenme seçeneklerinde bebekte büyüme geriliği yoksa anne sütü ile devam ettirilir, eğer gelişim geriliği varsa anne sütünü güçlendirme yöntemlerine gidilir. Anne sütünün olmadığı durumlarda formüle gıdalarla beslenebilir. Akut büyüme döneminde en iyi yöntem güçlendirilmiş anne sütüdür.”
Doç. Dr. Reyhan NERGİZ ÜNAL kimdir?
1980’de doğdu. Lisans eğitimini 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde, yüksek lisans eğitimini 2006 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme Bilimleri üzerine tamamladı. Doktora eğitimini 2011 yılında Maastricht Üniversitesi’nde Beslenme Biyokimyası üzerine yaptı. 2005-2012 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak, 2007-2011 yılları arasında Maastricht Üniversitesi’nde araştırmacı olarak ve 2012-2014 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde yrd. Doc. Dr olarak görev yaptı. 2015’den itibaren Hacettepe Üniversitesi’nde Doç. Dr.olarak çalışmalarına devam etmektedir.
Prof. Dr. Saadet ARSAN kimdir?
1959 yılında Afyon’da doğdu. Lisans eğitimini 1983’de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, uzmanlık eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları üzerine tamamladı. Sırasıyla; Ocak-Kasım 1990’da İsveç, Uppsala Üniversitesi, Perinatoloji-Neonatoloji Departmanı Araştırma asistanı, 1991-1993 arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Neonatoloji BD: Neonatoloji yan dal uzmanlık eğitimi, Ekim 1996’da İtalya, Trieste, Istuto per L’infanzia, WHO Collaborating Centre for Maternal and Child Health: Perinatal sağlık alanında uygun teknoloji kullanımı kursu öğrenciliği, Haziran-Temmuz 1997’de ABD, Michigan, Wayne State Üniversitesi, Neonatoloji Departmanı konuk asistanlık eğitimlerini aldı ve görevlerini üstlendi. 2001 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümünde profesör olarak çalışmalarına devam etmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Aslı AKYOL MUTLU kimdir?
Lisans eğitimini 2006 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik bölümünde tamamladı.Doktora eğitimini University of Nottingham, Nutritional Sciences üzerine 2011’detamamladı. Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik bölümünde Beslenme Biyokimyası, Yetişkin Hastalıklarının Fetal Orijinleri konularında çalışmalarına devam etmektedir.
Prof. Dr. Ömer ERDEVE kimdir?
1974, Nusaybin/Mardin’de doğdu. Özel Adana Lisesi ve Adana Fen Lisesi’nden mezun olan Dr. Erdeve, tıp eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde (İng) 1992-1998 yıllarında tamamladıktan sonra Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ihtisasını yaptı. Neonatoloji (Yenidoğan) Yandal Uzmanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2004-2007 yılları arasında tamamlandı. Bu dönem içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Yale Üniversitesi ve İsveç’te Uppsala Üniversitesi’nde çalışmalarda bulundu. Askerliğini Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde tamamladıktan sonra devlet hizmet yükümlülüğü görevini yürüttüğü Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Yenidoğan Kliniği Şef Yardımcılığına atandı. 2010 yılında Doçent ünvanı aldı. 2012 yılından itibaren Ankara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
(60)