Başbakan Binali Yıldırım, Merkez Bankası’nın para politikalarıyla finansal istikrara yoğunlaştığını ve enflasyon hedeflemesi yaptığını kaydederek, “’Dolar 3,50, 3,60 oldu. Ne yapacağız?’ diyerek dolara hücum etmeye lüzum yok. Özel sektör, kamu fark etmez. Buraya giren, kayda giren her türlü kaynak bu ülkenin garantisi altındadır” dedi.
Çankaya Köşkü’nde basın mensuplarıyla bir araya gelen Başbakan Binali Yıldırım, “Eminim ki önümüzdeki yaz aylarından itibaren Türkiye’de işler süratle yoluna girecek, her şey daha güzel hale gelecek.” dedi.
“Paniklemeyin, bunlar gelip geçici işlerdir”
Yıldırım, ABD’nin ülke dışındaki sermayeyi içeriye çekmek için harekete geçmesi ve faizleri de artırma yönündeki eğiliminin gelişmekte olan ülkelerde dalgalanmaya neden olduğunu belirtti.
Döviz kurundaki hareketliliğe ilişkin açıklamalarda bulunan Yıldırım, yatırımcılara şöyle seslendi: ” Paniklemeyin, bunlar gelip geçici işlerdir. ‘Dolar 3,50, 3,60 oldu. Ne yapacağız?’ diyerek dolara hücum etmeye lüzum yok. Özel sektör, kamu fark etmez. Buraya giren, kayda giren her türlü kaynak bu ülkenin garantisi altındadır. ‘Özel sektörün borcu, bana ne’ filan diyecek halimiz yok. Buraya gelmiş, yatırıma girmiş, üretime dâhil olmuş istihdam oluşturmuş, mutlaka bunların ödeme mekanizması bulunacak, yapılacak yapılıyor da. Piyasanın kamu kaynaklı döviz ihtiyacını azaltıyoruz.”
“Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi yapıyor”
Başbakan Yıldırım, Merkez Bankasının faiz kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yıldırım, şöyle konuştu:
“Merkez Bankası işini yapıyor, biz de işimizi yapıyoruz. Merkez Bankasının elindeki araçlar bellidir. Onun yapacağı şeyler bellidir, bu konuda tamamen bağımsızdır. Toplanıyor, karar verecekler. Bundan sonra 1,5 ayda bir toplanacaklar. Bir sonraki toplantı 1,5 ay sonra yapılacak. Merkez Bankası düşünür, taşınır hesabını kitabını yapar, reel faiz, politika faizi artısı eksisi ne, bunları göz önüne alır, karar verir. Bu kararı da kamuoyuyla paylaşır. Bizim yaptığımız üretim, istihdam ve ihracat. Biz reel ekonomiye yoğunlaştık. Bizim büyüme gibi bir problemimiz var. Merkez Bankasının da enflasyon gibi hedefi var. İkisinin birbiriyle uyumlu gitmesini sağlamamız lazım.
Merkez Bankası da para politikalarıyla finansal istikrara yoğunlaşıyor. Enflasyon hedeflemesi yapıyor. Koordinasyon içinde çalışıyoruz. Biz onun işine bulaşmıyoruz. O da bizim işimize fazla bulaşsın istemiyoruz. Biz faizin artırılmasını istemeyiz. Bu, bizim arzu ettiğimiz bir şey değil. Ülkede faizin yüksek olması iyi bir şey mi? Değil.
Bizim amacımız bunları olabildiğince aşağı düşürmek, finansa erişimi sağlamak. Faiz yüksek olursa, yatırımcının iştahı kaçar. Faiz yüksek olursa maliyetler yüksek olur. Maliyetler yüksek olursa rekabet imkanı azalır. Dolayısıyla enflasyon da artar. Faizle enflasyonu birbirinden ayrı düşünemeyiz. Hepsi birbiriyle ilişkili. Birindeki değişim diğerini de etkiliyor. Dolayısıyla faizlerin artıyor olması bir dalgalanmanın sonucudur. Bu konjonktürel bir durumdur.”
(3)