Bugün 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü… Türkiye, son 45 yılda artan kentleşme ve tarım arazisi ihtiyacı nedeniyle kurutma, doldurma vb. müdahalelerle Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanını kaybetmiş durumda.
Tüm dünyada 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor. Gün dolayısıyla yapılan etkinliklerde içinde barındırdığı ekolojik sistem ile dünyadaki canlı yaşamının devamı için büyük önem taşıyan sulak alanlarda yaşanan kayıplar ortaya konuluyor, önlemler alınması gerektiğinin altı çiziliyor.
Marmara Denizi büyüklüğündeki alanı kaybettik
Bulunduğu coğrafya ve iklim koşulları ile önemli sulak alanlara ev sahipliği yapan Türkiye, sulak alanlarında kayıplar yaşıyor.
Türkiye sahip olduğu 135 sulak alanla önemli bir tatlısu ve biyolojik çeşitlilik potansiyelini barındırıyor. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye, son 45 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alanını kaybetmiş bulunuyor.
Sulak alanların kaybına neden olan en önemli faktör ise insan. İzlenen hatalı politikalarla, sulak alanlar kurutularak yeni yerleşim alanları ve tarım arazileri elde ediliyor. Kurutulan, doldurulan, sular kesilerek kuruması sağlanan sulak alanlarda var olan ekolojik sistemin yok olması nedeniyle, söz konusu alanlarda yaşayan hayvan çeşitliliği de azalıyor ve giderek görülmez oluyor.
Bir türlü önüne geçilemeyen süreçte Türkiye, 14’ü RAMSAR Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınan sulak alanların neredeyse yarısını kaybetmiş durumda. Kurutma, doldurma, suların kesilmesi vb. insan odaklı müdahalelerle kaybedilen 1 milyon 300 bin hektarlık sulak alan büyüklüğü ise 24 Eğirdir Gölü, 3 Van Gölü’ne eşit.
Su savaşlarına doğru gidiyoruz!
Yaşamın devamı için tarımsal üretimin sürdürülebilirliğin başlıca girdilerinden olan suyun temininin yanı sıra, yağış düzenini de yakından ilgilendiren sulak alanların giderek daralması, günümüzde küresel ölçekte giderek daha da büyüyen su sorununu gündemin ilk sıralarına taşıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere uluslararası kuruluşların hazırladığı raporlar, Türkiye’nin giderek “su fakiri” olma yolunda hızla ilerlediğini, 2025 yılında ülkemizde de su sıkıntısı çekilmeye başlanacağını ortaya koyuyor. Suyun çok değerli olduğu Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyalarda, suyun savaşların yeni gerekçesi olacağı öngörüleri de yapılıyor.
(12)