“İsraf ekonomisi almış başını gidiyor” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, verim ekonomisine geçildiğinde yatırımın, istihdamın ve üretimin devreye gireceğini kaydetti. BM’nin ‘2050’de küresel gıda ihtiyacının yüzde 60 artacağı’ yönündeki tahmini anımsatan Erdoğan, “İşte israf ekonomisi. Bu durum, insan odaklı ekonominin temellerinden birinin verim ekonomisi, tutumluluk ekonomisi olduğunu kaçınılmaz hale getiriyor” dedi. Öte yandan Avrupa Birliği defterini henüz kapatmadıklarını bildiren Erdoğan, AB’ye “Sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin” diyerek seslendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından düzenlenen “Küresel Gelecek: İnsan Odaklı, Akıllı Ekonomi Temalı 7. Boğaziçi Zirvesi”nde konuştu.
Ekonomik büyüme
Negatif faizler gibi uygulamaların, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının gündelik politika araçları haline geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tüm bunlara rağmen gelişmiş ülkeler, büyüme konusunda yaşadıkları tıkanıklığı aşamıyorlar. Çünkü teşhisleri yanlış olduğu için tedaviyi de başka yerde arıyorlar. Ekonominin doğası, talep üzerine kuruludur. Talebi ne robotlar ne de finansal araçlar üretir, talebi sadece insanlar ortaya çıkarır. Demek ki sürdürülebilir büyümenin yolu, insandan, daha doğrusu insanların huzur ve refah içinde yaşama imkanlarını genişletmekten geçiyor. Sonuç olarak önümüzdeki dönemde ticarette ve savaşta kazananı belirleyecek olan, teknolojik üstünlükle birlikte yine insandır. Nüfus artışı olmadan, üretimi ve yatırımı destekleyen finansal sistem tesis edilmeden, her alanda adaleti esas alan bir anlayış benimsenmeden, sağlıklı bir küresel gelecek inşa edilemez. Bu mücadelede teknoloji yasaklanamayacağına göre, buna uyum sağlayacak yöntemler geliştirmek en doğru yoldur.”
Serbest ticaret anlaşmaları
Serbest ticaret anlaşmalarının, birçok ürüne ucuz erişim imkanı sağlaması açısından önemine işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Özellikle vasıfsız işçilerle yapılan birçok işi teknoloji giderek daha fazla ele geçireceği için insanlara yeni yetenekler kazanmanın yolları aranmalıdır. Nitekim ülkemizde müfredata giren bir takım yeni uygulamalar, akıllı ekonomilerde rekabetçiliğimizi artırmayı amaçlıyor. Bu çerçevede üzerinde durmamız gereken bir diğer önemli husus verimliliktir. Burada tabii iki şeyi önemsiyorum. Biz insanlar olarak acaba verim ekonomisi üzerinde mi duracağız yoksa israf ekonomisi üzerinde mi duracağız? Şu anda hayata baktığımız zaman ne yazık ki israf ekonomisi almış başını gidiyor. Bir ailenin içinde bir tane araba değil bakıyorsunuz iki tane, üç tane araba var. Bunun adı israf ekonomisidir. Vverim ekonomisine geçtiğimizde devreye yatırımlar girecektir. Yatırımların olduğu yerde devreye istihdam girecektir. İstihdamın olduğu yerde üretim başlayacaktır. Bütün bunların olduğu yerde o toplumda rekabet başlayacaktır. O toplumda rekabet gücünün artmasıyla ondan sonra da büyüme gelecektir.”
Küresel gıda ihtiyacı
BM’nin 2014’te yaptığı tahmine göre 2050’de küresel gıda ihtiyacının bugünkünden yaklaşık yüzde 60 fazla olacağını kaydeden Erdoğan, aynı miktarda topraktan daha fazla ürün elde etmek gerektiğine işaret etti.
Erdoğan, BM Gıda ve Tarım Örgütünün değerlendirmelerine göre, küresel olarak üretilen gıdaların üçte birinin atığa dönüştüğünü, gelişmiş ülkelerde yılda ortaya çıkan 222 milyon ton civarındaki gıda israfının neredeyse Sahra Altı Afrika’nın 230 milyon ton olan yıllık gıda üretimine denk geldiğini kaydetti.
Erdoğan, “İşte israf ekonomisi. Bu durum, insan odaklı ekonominin temellerinden birinin verim ekonomisi, tutumluluk ekonomisi olduğunu kaçınılmaz hale getiriyor” dedi.
Şehirleşme oranındaki artış
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın gelecekte insan hayatını etkileyecek önemli gelişmelerden birinin de şehirleşme olacağını ifade etti ve dünya genelinde 2015 itibarıyla yüzde 54 olan şehirde yaşayan nüfus oranının, 2050’de yüzde 66’ya çıkmasının beklendiğini, Türkiye’de de şehirlerde yaşayan nüfus oranının yüzde 88’i bulduğunu dile getirdi.
Şehirleşmenin artması ile ulaşım, eğitim, sağlık, perakendecilik ve hizmetler başta olmak üzere her alanda yeni bakış açıları geliştirmenin gerekliliğine işaret eden Erdoğan, insan odaklı ekonomi modeline geçişin, gelecek nesillere aktarılabilecek en anlamlı miras olacağını ifade etti.
Erdoğan, “İşte bunun için bizim, tarihten, ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz şu güzel tespiti burada da söyleyeceğim: ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şeklinde konuştu.
Şehirleşme sonucunda bir arada yaşamak zorunda kalan kalabalık insan topluluklarının sorunlarının çözümünde iletişim imkanlarının önemli bir fırsat olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Netice olarak insani değerler yitirilmeden iktisadi faaliyetleri geliştirmenin yollarını aramalıyız. Bunu da mirasçısı olduğumuz kadim medeniyet sınırları içinde yapmalıyız. Aksi takdirde yolumuzu da yönümüzü de kaybederiz. Gelişmiş ülkelerin şu anda yaşadıkları sorunlara daha ağır şekilde maruz kalmamak için özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü muhafaza etmeliyiz. Hani ‘yerlilik’ diyorum ya ‘millilik’ diyorum ya, bunu kaybetmemeliyiz”
“Döviz baskısından piyasaları kurtarmamız lazım”
Döviz baskısından kurtulmak gerektiğini ifade eden Tayyip Erdoğan, “Gelin hep birlikte altını devreye sokalım” çağrısını yaptı.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Borçlanırken o şekilde borçlanmanın yolunu arayalım, yerli para birimleriyle borçlanmanın yollarını arayalım. Tabii bütün AVM’lerde vesaire patronlar hep dövizle kiralama yolunu seçiyorlar. Şimdi burada yeni bazı adımlar atmak suretiyle geçici bir düzenleme gerekirse yapılır ve bu kiralamanın da ülkemizin şu anda bu süreci başarıyla atlatabilmesi için yerli para birimiyle bu süreci atlatma adımını atmalıdır diye inanıyorum. Çünkü bir diğeriyle bir adeta emperyal mantık var, Kızmasın AVM’deki mağaza sahipleri, orada çırpınan, battı batacak durumunda olan esnaf var. Bu süreci beraber atlatmalıyız, dayanışma içinde atlatmalıyız.
“Robotlar tarafından işletilen çiftlikler faaliyete geçiyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, internet vasıtasıyla dünyanın herhangi bir yerinden diğer ucuna anında kütüphaneler dolusu verinin çok kısa sürede ulaştırılabildiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Daha birkaç asır önce ilkel pusulalarla yolculuk yapmak zorunda olan denizcilerin yerini akıllı telefonundaki navigasyonu kullanarak istediği adrese kolayca ulaşabilen insanlar aldı. Japonya’da neredeyse tamamen robotlar tarafından işletilen çiftlikler faaliyete geçiyor. Üretim bantlarında insanlar yerine robotların çalıştığı fabrikalar giderek yaygınlaşıyor. İnsansız hava araçları, markete, restorana, mağazaya verilen siparişlerin yerlerine ulaştırılması dahil neredeyse her alanda kullanılmaya başlandı. Alışverişler giderek artan oranlarda internet üzerinden yapılıyor.”
Türkiye – AB ilişkileri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Avrupa Birliği tarafından bu şekilde tahkir edilmesinin kendilerini üzdüğünü, buna rağmen şu anda Avrupa Birliği defterini henüz kapatmadıklarını belirtti.
“Fakat şunu da hiç kimse unutmasın, Türkiye’nin önünde daima çok fazla alternatif mevcuttur. Bu alternatiflerden herhangi birisini değerlendirmek suretiyle, biz yolumuza devam ederiz” diyen Erdoğan, “Şu anda ifade etmeyi doğru bulmuyorum ama biz bu alternatiflerle görüşmelerimizi devam ettiriyoruz.” Diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bütün dostlara sesleniyorum; 53 yıl bu ülkeyi kapısında bekleten bir Avrupa Birliği var. Söylüyorum; sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin. Biz öyle de böyle de bu 53 yılı zaten sürdürdük. Dünyada birçok ülkeye, bu tür birçok baskılar yaptınız. Ne oldu bitirdiniz mi? Evelallah Türkiye’yi hiç bitiremezsiniz. Biz kendimize inanıyoruz, dostlarımıza inanıyoruz, kaynaklarımıza da inanıyoruz. Bugün çalıştığımızın iki katı çalışırız, üç katı çalışırız evelallah dünyayı dolaşırken daha fazla dolaşırız ve yine asla boyun eğmeyiz. Bize öyle ideolojik dayatmalarla boyun eğdirmeye çalışanlar kusura bakmasınlar, Türkiye o ülkelerden bir ülke değil. Siz 100 kişi, 200 kişi, 300 mülteci bakamazken, bu ülke kendi sermayesinden, kendi cebinden 3 milyon mülteciyi evelallah barındırıyor, bakıyor. Her şey ortada.”
(7)