Mısır Hasat Şenliği’nde konuşan Dr. Yavuz Dizdar, Türkiye’nin kendine yetecek mısırı ürettiğini belirtti ve ekledi: “Dört yıldan bu yana her tarladan alınan numuneler GDO analizine tabii tutuldu. Analiz sonuçları gösteriyor ki, üretimde kullanılan mısır GDO’suz.”
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) tarafından Adana’da gerçekleştirilen Mısır Hasat Şenliği’nin katılımcıları arasında yer alan Dr. Yavuz Dizdar, yaptığı açıklamada Türkiye’nin kendine yetecek mısırı ürettiğine dikkat çekerek, bunun bir şenlikle kutlanıyor olmasının son derece sevindirici bir gelişme olduğunu kaydetti.
Mısırın Türkiye’deki mevcut durumunu ve ileriki süreçte diğer şekerler arasında edineceği yeri sektör temsilcileriyle istişare ettiklerini bildiren Dizdar, yerli mısır üretimindeki sürdürebilirliğin önemine işaret etti. Dizdar, mısır üretiminin sağlığa olumlu etkilerinin yanı sıra Türkiye’nin ekonomisine olan katkılarına işaret etti.
Dr. Yavuz Dizdar, Mısır Hasat Şenliği’nin yerli mısır üreticilerini ve bu ürünü hammadde olarak kullanan endüstrileri daha yakından tanıma adına önemli bir adım olduğunun altını çizdi.
Üreticilerin son dört yıldan bu yana GDO’suz mısır üretimine geçtiklerini vurgulayan Dizdar, her tarladan alınan numunelerin GDO analizine tabii tutulduğunu ve analiz sonuçlarına göre, üretimde kullanılan mısırın GDO’suz olduğunun kanıtlandığını bildirdi.
Yavuz Dizdar, “’Yerli malı yurdun malı’ sloganıyla GDO’suz mısır üreten ve ürünlerini tüketiciye sunan her bir şahıs ya da ticari kuruluş bizim başımızın tacıdır” diyerek şunları kaydetti:
“Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği’nin (NÜD) ‘Çiftçimizin emeğine, gelin hep beraber omuz verelim’ sloganıyla organize ettiği bu şenliğin birkaç açıdan önemi var. Birincisi Türkiye’nin mısır konusunda kendine yeterli hale geldiğini ve endüstrinin de bütünüyle yerli mısır kullandığını öğrendik, bunun milli hasılaya katkısı 4.2 milyar lira.
Beri yanda NÜD Başkanı Rint Akyüz özellikle GDO konusunda çok duyarlı olduklarını ve dört yıldır düzenli olarak kendi analizlerini yaptırdıklarını açıkladı, bu duyarlılıktan da büyük mutluluk duyduk, işine özen gösterenler önlemi kendileri alıyor.
Bir üçüncü nokta ise daha özel, mısır bitkisinin detaylarını görme şansını elde ettik.
Özellikle şenlik kavramının önemini vurgulamak istiyorum. Tarımda ne kadar ileri teknoloji kullanılırsa kullanılsın yine de doğaya tabidir. Köylü, çiftçi emeğini sergiler, ürününü en iyi biçimde yetiştirmeye çalışır, ama doğanın katkısı olmazsa bu çabalar bir yere kadar karşılık bulur.
O nedenle şenlikler aslında hem şükran duygusunun bir ifadesi, hem de kültürel bir etkileşmedir. Üretim yapan herkesten beklentimiz emeklerinin karşılığının alındığı zamanı kültürel bir etkileşimle şenlendirmeleridir.
Bu bir okul için mezuniyet töreni, çiftçi için hasat, üzüm yetiştiricileri için bağbozumu demektir. Yaptığı işten sorumluluk, mutluluk ve onur duymayan kişinin kazandığı paranın önemi de, getirisi de kısıtlı olacaktır.”
(28)