Birleşmiş Milletler’in (BM), 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde önceliklerden birisi de, yoksulluk ve açlığın bitirilmesi. 16 Ekim Dünya Gıda Günü öncesinde, açlığın bitirilmesi ve gıda güvencesi için tarımsal üretimin etkin ve sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesinin ana koşul olduğuna dikkat çekildi.
TEMA Vakfı, “Türkiye’nin tarım alanları kararıyor” başlıklı 16 Ekim Dünya Gıda Günü mesajında, kömürlü termik santrallerin Türkiye’nin tarım arazilerine olan etkilerine dikkat çekti.
Son 13 yılda 2,4 milyon hektar tarım arazisinin kaybedildiğine vurgu yapan TEMA Vakfı Genel Müdürü Doç. Dr. Barış Karapınar, “Bu rakam Türkiye’deki tarım topraklarının yaklaşık %10’una tekabül ediyor. Son dönemde benimsenen kömür odaklı enerji politikaları nedeniyle Türkiye tarımının geleceği için tablo karanlık görünüyor. Tarımsal açıdan önemli bölgelerimiz olan Adana, Çanakkale ve Konya Havzası büyük kömür yatırımları ile karşı karşıya. Kömür ve linyitle çalışan termik santrallerin insan sağlığına, doğaya ve tarım arazilerine verdiği zararlar büyük” dedi.
Hava kirliliği tarımı etkileyecek
Türkiye’de 80’e yakın termik santral yapılmasının planladığını bildiren Barış Karapınar, her biri 150-200 km çaplı bir alanı etkileyecek olan bu santrallerin yaratacağı hava kirliliğinin 15 milyon hektar tarım alanını olumsuz etkileyeceğini, tarımsal gelir kaybı yaşanacağını vurguladı.
İklim değişikliğini tetikliyor
Hava kirliliğinin yanı sıra kömürlü termik santrallerden kaynaklanan başka bir önemli sorun ise iklim değişikliği. Kömürlü termik santraller, ürettikleri elektrik miktarına göre en fazla sera gazı salan tesisler. Kömür odaklı enerji politikalarına devam eden Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri. Karapınar’ın da ana yazarlarından olduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporları, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın 2,5 ila 4°C arasında artacağını gösteriyor. Raporlara göre bu artış Ege’de ve Doğu Anadolu’da 4°C, iç bölgelerde ise 5°C’yi bulacak. Türkiye daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacak. Önlem alınmaz ise doğal varlıklara doğrudan bağımlılığı nedeniyle iklim değişikliğinden en fazla tarım sektörü etkilenecek.
Tarım BM’nin de gündeminde
BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde, yoksulluk ve açlığın bitirilmesi de yer alıyor. Hedeflerin neredeyse tamamı, sürdürülebilir üretim-tüketim desenleri, iklim değişikliği ve etkileri ile mücadele, dayanıklı kentler, herkes için su, sağlıklı yaşam gibi başlıklarla tarımın önemine vurgu yapıyor. Bu hedeflerin 15’incisi toprak bozulumunun engellenmesini kapsıyor. Açlığın bitirilmesi ve gıda güvencesi için tarımsal üretimin etkin ve sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesi ana koşul.
Gıda güvenliği
16 Ekim Dünya Gıda Günü öncesinde Türkiye’de son günlerde artış gösteren gıda zehirlenmesi vakaları ise gıda güvenliğinin önemini bir kez daha gösterdi.
Yayınladığı son raporda zararlı bakteri, virüs, parazit ve kimyasal madde içeren güvenliği sağlanmamış gıdaların ishalden kansere kadar 200’den fazla hastalığa neden olduğunu açıklayan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gıda zehirlenmelerinin her yıl dünyada 420 bin insanın ölümünden sorumlu tutulduğunu belirtiyor.
Tüm dünyayı etkileyerek global bir sorun haline gelen gıda güvenliğinin, gıda koruması ve beslenme ile birbirine bağlı olduğunu belirten WHO, güvensiz gıdalar ve hastalıklar arasındaki kısır döngüye de dikkat çekiyor. Örgütün açıkladığı rapora göre, dünya üzerinde her 10 kişiden birini etkileyen gıda zehirlenmeleri, neden olduğu sağlık sorunlarıyla da en çok bebekleri, çocukları ve yaşlıları tehdit ediyor.
“Gıda güvenliği ihmal edilmemeli”
Gıda güvenliğinin halk sağlığını doğrudan ve derinden etkilediğini bildiren Sodexo Entegre Hizmet Yönetimi CEO’su Ahmet Zeytinoğlu, “Farklı yaş gruplarından milyonlarca insan her gün en az bir öğün yemeğini iş merkezlerinde, fabrikalarda, sağlık kuruluşlarında ya da eğitim kurumlarında yiyor. Bu mevcut potansiyeli ülke çapında değerlendirdiğimizde tarladan tabağa kadar takip ve kontrol edilmesi gereken gıda güvenliği, özellikle catering sektöründe sürekliliği bakımından hayati önem taşıyor” dedi.
Gıda güvenliğinin kişisel hijyenden üretim güvenliğine, depolama koşullarından temizlik standartlarına kadar çok yönlü kontroller gerektirdiğini söyleyen Zeytinoğlu, “Özellikle ‘Merdivenaltı’ olarak bilinen, gıda güvenliğinden emin olunamayan ve insan sağlığını ciddi boyutlarda tehdit eden uygulamaların engellenmesi yönünde çok daha sıkı adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
(6)