KPMG, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 19 ülkeden 300 firmayla Ar-Ge ve İnovasyon araştırması yaptı. Çıkan sonuç; Ar-Ge ve inovasyonu yönetim süreçlerine katan şirketler istisnasız daha hızlı büyüyor.
KPMG Türkiye’nin yaptığı araştırmada, Türkiyeli ve Avrupalı şirketlerin Ar-Ge ve inovasyon yönetimi konusunda idari ve stratejik tercihlerinin finansal sonuçlara etkileri incelendi. Türkiye dahil 19 ülkeden 300 firmayla gerçekleştirilen Ar-Ge ve İnovasyon araştırmasının sonuçları, Ar-Ge ve inovasyonu yönetim süreçlerine katan şirketlerin istinasız daha hızlı büyüdüğünü ve ticari hedeflerine daha yüksek oranda ulaştıklarını ortaya koydu. Kendi sektörlerinin üzerinde büyüme hızına ulaşmayı başaran şirketlerin inovasyon yönetimi ve stratejisi bakımından 4 ayırt edici ortak özelliği olduğu gözlendi.
İnovasyona dayalı büyüme
Araştırma sonucuna göre, inovasyona dayalı büyümede başarı faktörleri şöyle sıralanıyor:
Uzun vadeli düşünme; gelecekte bugünkünden daha rekabetçi olmak için teknoloji ve tüketim trendlerinin zamanında fark edilmesi ve gerekli yatırımların zamanında yapılması şart.
Çeşitlendirilmiş portföy; böylelikle ticari ve teknolojik risklerin dağıtılması sağlanıyor.
Finansal yük; daha çok işbirliği yaparak finansal yükü paylaşmak.
Ticarileştirme sürecini titizlikle ele almak ve rakiplere yönelik giriş bariyerleri oluşturmayı hedeflemek. Zira inovasyon ile yaratılan katma değerden en büyük payı almak ve o payı korumak buna bağlı.
İnovasyonda işbirliği oranı Türkiye’de düşük
Avrupalı firmaların yüzde 37’si Ar-Ge ve inovasyon alanındaki işbirliği fırsatlarını sistematik olarak tüm projeleri için değerlendirirken, bu oran Türkiye’deki firmalar için yüzde 16’da kalıyor. Avrupa genelinde firmaların yüzde 16’sının inovasyon yönetimi süreçlerinin tamamını uyguladığı, yerli firmaların ise sadece yüzde 7’sinin süreçleri tamamladığı belirlendi.
Türk firmalarının yol katetmesi gereken önemli alanlar var
Araştırmanın, yerli firmaların Ar-Ge ve inovasyon yönetimi stratejisi bakımından önemli eksikleri olduğunu gözler önüne serdiğini vurgulayan KPMG Türkiye Yönetim Danışmanlığı Direktörü Saip Eren Yılmaz, şunları kaydetti:
“İnovasyon artık tüm firmaların gündeminde; değeri ve önemi tartışılmıyor. Ancak inovasyon kabiliyetlerine yatırım yapan ve bu kabiliyetleri kurumsallaştıran firmaların oranı hem Türkiye’de hem de Avrupa genelinde bir hayli düşük. Başarıların tekrarlanabilir ve devamlı hale gelmesi için inovasyon yönetiminin tüm süreçleri ile kurumsallaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Ar-Ge ve inovasyon alanında işbirliği yapmayı strateji haline getirmek ve buna yönelik kurumsal kabiliyetleri geliştirmenin çok kritik olduğunu görüyoruz. İşbirliği kabiliyetleri geliştirmek oldukça zorlu ve zaman alan bir süreç olduğu için, bir o kadar da güçlü bir rekabet avantajı sağlıyor.
Firmalar daha hızlı Ar-Ge süreçlerine sahip olmalı!
Araştırma firmaların en fazla zorluk yaşadıkları performans ölçütünü, ‘proje takvimine uyum’ olarak ortaya koydu. Özellikle büyük ölçekli şirketler, yakaladıkları ölçek avantajı dolayısıyla, Ar-Ge projelerinde kayda değer bir maliyet avantajı sağlarken, ürün geliştirme hızı bakımından küçük ölçekli şirketler karşısında zorluklar yaşıyorlar. Günümüzde tüm sektörlerde pazar dinamikleri daha sık yeni ürün geliştirilmesini gerektiriyor ve ürün yaşam döngülerinin kısaldığını görüyoruz. Büyük ölçekli firmalar değişen talep niteliklerine geç hitap ettiğinde pazarda oluşan arz açığını daha çevik olan küçük ölçekli firmalar hızla doldurabiliyor.
Bu bakımdan ölçeği ne olursa olsun tüm firmaların değişen talep niteliklerini daha yakından izlemeye ve ürün geliştirme hızlarını artırmaya yönelmesi gerekiyor. Bunun için Ar-Ge fonksiyonunun daha pazar odaklı ve hızlı hale gelmesi için yeniden yapılanması gerekebiliyor.
Küçük firmalar için ise ek bir özel durum mevcut. Bu firmalar küçük adımlarla büyüttükleri pazar paylarını korumak için daha stratejik yaklaşımlar geliştirmeli ve ürün tasarımı ve teknoloji ile oluşturabilecekleri giriş bariyerlerine odaklanmalı.”
İnovasyonun finansmanı
İnovasyonun finansmanına yönelik olarak yeni yaklaşımlar ortaya çıktığının da altını çizen Eren Yılmaz, “Avrupa’daki şirketlerin neredeyse üçte ikisi inovasyon projelerini halen geleneksel biçimde şirket içerisinde yönetiyor ve finanse ediyor. Kurumsal işbirlikleri bakımından tüm şirketlerin yarısı, Ar Ge ve inovasyon projelerinde kurum dışı ortaklarla işbirliğine gidiyor. Ancak kurumsal işbirliklerinin çok büyük oranda tedarikçiler ve müşteriler ile yapıldığını ve üniversitelerin ve kamu araştırma kuruluşları ile yapılan işbirliklerinin oldukça düşük oranlarda kaldığını görüyoruz” dedi.
Firmalar ürün inovasyonuna odaklanıyor
Firmaların ürün, iş modeli, organizasyon, süreçler gibi farklı alanda inovasyon yapabileceklerini belirten Yılmaz, hatta daha önce fark edilmemiş yeni bir ihtiyaç keşfetmenin de inovasyon olacağını kaydetti. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Araştırmamızın sonuçlarına göre firmaların en çok odaklandıkları alan ürün inovasyonu olurken, en az ilgi gösterdikleri alan ise yeni satış kanalları ve gelir modellerinin geliştirilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan, inovasyonun en alışılageldik biçimiyle ürün üzerinde ve etrafında uygulandığını ve bunun inovasyonun ana akımı olduğunu söyleyebiliriz. Araştırmamız, son 3 yıl içinde en hızlı büyümeyi kaydeden firmaların daha önce fark edilmemiş yeni bir ihtiyaç keşfetmeye odaklanan firmalar olduğunu gösterdi. Ayrıca, oldukça ilginç bir şekilde, göreceli olarak az odaklanılan inovasyon türlerini benimseyen firmaların daha hızlı büyüme gösterdiklerini ortaya çıkarttık. Kısacası, daha hızlı büyüme elde etmek için ana akım inovasyon türlerinin dışına çıkmak gerekiyor.”
Kurumsal inovasyona yatırım yapılmalı
İnovasyon yönetiminin belli başlı temel süreçlerden ve bazı sektöre, hatta firmaya özgü süreçlerden oluştuğuna dikkat çeken Yılmaz, “Temel inovasyon yönetimi süreçlerini tam anlamıyla devreye almış olan firmaların geliştirdikleri ürünlerin ticari hedeflerine ulaşma oranının daha yüksek olduğunu ve bu firmaların gelirlerinde son 3 yıl içinde pazara sundukları ürünlerin daha büyük bir ağırlık taşıdığını görüyoruz. Diğer yandan inovasyon kabiliyetlerini sınırlayıcı faktörler arasında en sık rastlanılanı istenilen eğitim ve yetenek düzeyinde insan kaynaklarının bulunamaması olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
(1)