Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası olarak piyasa derinliğini ve piyasadaki fiyat oluşumlarını yakından takip ederek, gerekli görülmesi halinde, finansal istikrarı korumaya yönelik ihtiyaç duyulacak tüm önlemleri alacağız.” dedi.
Murat Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı sunumda, para politikası kararlarına temel oluşturan iktisadi görünüm ile makroekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Brexit, küresel piyasalarda oynaklığa neden oldu”
Çetinkaya, yılın ikinci çeyreğinde gelişmiş ülkelerin para politikalarına ilişkin beklentilerdeki değişimler ve İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasıyla sonuçlanan referandumun küresel piyasalarda oynaklığa neden olduğunu kaydetti.
Çetinkaya, Brexit referandumunun büyüme ve ticaret görünümü üzerindeki etkisinin daha ziyade gelişmiş ülkelere tesir edeceği beklentisi ve petrol fiyatlarındaki toparlanma nedeniyle petrol ihraç eden gelişmekte olan ülkelere ilişkin algılamalardaki kısmi düzelmenin gelişmekte olan ülkelere dair finansal koşullara destek sağladığını belirtti.
“Enflasyon beklentileri geriledi”
Yılın ikinci çeyreğinde küresel belirsizliklerin Türkiye ekonomisi üzerinde etkileri görüldüğüne işaret eden Çetinkaya, şöyle konuştu:
“Türkiye’ye ilişkin makroekonomik göstergelerin olumlu seyri, Ağustos 2015’te açıkladığımız yol haritası çerçevesinde uygulamaya koyduğumuz yeni önlemler ve para politikasında sadeleşme süreci Türkiye’ye ilişkin belirsizlikleri ve risk algılamalarını sınırladı.
İkinci çeyrekte tüketici enflasyonu Nisan Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimizle uyumlu gerçekleşti, çekirdek enflasyon eğilimi de hizmet fiyatları kaynaklı olarak iyileşmeye devam etti. Söz konusu dönemde, yine Nisan Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimiz ile uyumlu olarak, cari işlemler açığındaki azalış sürdü, iktisadi faaliyet ılımlı ve istikrarlı büyüme eğilimini korudu.
Bu dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici politika duruşumuzu ve para politikası çerçevesinde sadeleşme adımlarını devam ettirdik. Söz konusu politikaların etkisiyle ikinci çeyrekte risk primleri ve piyasa faizleri düşüş eğiliminde oldu, enflasyon beklentileri geriledi ve Türk Lirası reel olarak değer kazandı.”
“İstikrarı korumak için gerekli önlemleri alacağız”
Temmuz ayı ortasında piyasalarda yurt içi gelişmeler kaynaklı dalgalanmaların risk primlerinin tekrar artmasına ve piyasa oynaklığına yol açtığına işaret eden Çetinkaya, şunları kaydetti:
“Söz konusu gelişmeler karşısında, piyasaların etkin işleyişinin sürmesini temin etmek amacıyla 17 Temmuz’da yeni önlemler duyurduk. Söz konusu önlemler, finansal sistemin ihtiyaç duyduğu likiditeye etkin bir şekilde ulaşmasına destek sağladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak piyasa derinliğini ve piyasadaki fiyat oluşumlarını yakından takip ederek, gerekli görülmesi halinde, finansal istikrarı korumaya yönelik ihtiyaç duyulacak tüm önlemleri alacağız.
Küresel risk iştahının olumlu seyri ve alınan tedbirler sayesinde yurt içi belirsizliklerin etkisinin geçici ve sınırlı olacağını değerlendiriyoruz. Ayrıca tasarlanan yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırarak Türkiye ekonomisine ilişkin algılamaları olumlu yönde destekleyeceğini hatırlatmak isterim.”
“Sıkı duruşumuz sürdürdük”
Çetinkaya, 2016 yılı ikinci çeyreğinde, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurları dikkate alarak, likidite politikasındaki sıkı duruşu sürdürdüklerini ifade etti.
Küresel oynaklıkların azalması, çekirdek enflasyon göstergelerindeki olumlu gidişat ve yol haritasında belirtilen politika araçlarının etkili şekilde kullanılmasının para politikasındaki sadeleşme sürecine devam edilmesini sağladığını dile getiren Çetinkaya, şöyle devam etti:
“Ayrıca 17 Temmuz tarihinde aldığımız likidite tedbirleri piyasalarda yaşanan yurt içi gelişmeler kaynaklı oynaklığı sınırladı. Bu doğrultuda, marjinal fonlama faizini mayıs ve haziran aylarındaki 50’şer baz puanlık indirimin ardından temmuz ayında da 25 baz puan düşürerek yüzde 8,75 seviyesine indirdik. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı ve gecelik borç alma faizini ise sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 7,25 oranlarında sabit tuttuk.
Merkez Bankası fonlaması bu dönemde ağırlıklı olarak bir hafta vadeli repo ihaleleriyle yapılmaya devam ederken, marjinal fonlamanın payı seviyesini korudu. Ağırlıklı ortalama fonlama faizi temmuz ayı itibarıyla yaklaşık yüzde 8,2 seviyesine geriledi.
Bankalararası gecelik repo faizleri de koridorun üst bandında gerçekleştirilen indirimlerle uyumlu olarak düşüş gösterdi. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzun enflasyon görünümüne bağlı olmaya devam edeceğinin altını çizmek istiyorum.”
(4)