DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, mevcut ekonomik verileriyle Çin’in, herkes için olduğu kadar Türkiye için de adeta bir fırsat okyanusu olduğunu belirtti. Vardan, “Türkiye’nin 2023 vizyonu ile Çin’in 2025 vizyonu, iki ülke arasında gerekli sinerjiyi ortaya çıkarıyor” diyerek, Şanghay ve İstanbul’un yeni bir tarih yazabileceğine işaret etti.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, “Asya Yüzyılında Ejder ve Hilal, Türkiye-Çin Ekonomik İlişkilerinin Geliştirilmesi İçin Bir Yol Haritası” başlıklı raporun basın lansmanındaki konuşmasında, DEİK olarak iş adamlarının ufuklarını açacak, yönlendirecek ve gerekli politikaların oluşumuna katkı sağlayacak projelere imza attıklarını kaydetti.
Vardan, raporun iş dünyası ve karar alıcılar için bir yol haritası niteliğinde olduğunu dile getirdi ve DEİK Olağan Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da takdim edeceklerini kaydetti.
Küresel ekonominin Asya’laşırken, Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olarak, atılımlarıyla küreselleşme sürecinin öncüsü haline geldiğini vurgulayan Vardan, “Dünya’daki büyüme hızı düşmesine rağmen halen küresel ekonomik büyümenin yaklaşık yüzde 25’i Çin kaynaklı. Bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor.” Diye konuştu.
“Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurulsun”
Çin’in, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın serbest ticaret ve küreselleşme karşıtı söylemlerine karşın, serbest ticareti savunur, destekler konuma geldiğini ifade etti. Çin’in Yeni İpek Yolu projesiyle kendi küreselleşmesini inşa etmeye başladığının altını çizen Vardan, “Buna göre de kendi normlarını ve kurumlarını kurgulamaya çalışıyor. Bunun ilk öncülü belki de Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurulmasıdır.” şeklinde konuştu.
Vardan, Türkiye’nin ekonomik anlamda hedeflerine ulaşabilmesi için Asya’daki zenginleşmeden ticaret ve yatırım olarak pay alması ve bu bölgedeki varlığını güçlendirmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Kaliteli ve yüksek katma değerli ekonomik iş birliği”
Sadece Çin’in değil, tüm Asya-Pasifik ülkelerinin Türkiye’nin dış ticareti için bir tercih olmaktan ziyade bir zorunluluk haline geldiğine dikkati çeken Vardan, “Hepimiz, Türkiye’nin coğrafi konumu, ekonomik bloklarla olan etkileşimiyle bu bölgedeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirecek durumda olduğunu biliyoruz. Gerek siyasi anlamda gerekse ekonomik anlamda bölge ile artan temaslarımız ve iş bağlantılarımız ile bölgedeki varlığımız daha da güçleniyor. Bundan sonraki hedefimiz, bölge ülkeleri ile ticaret merkezli ekonomik ilişkilerimizi karşılıklı yatırım merkezli kalıcı bir ilişki modeline dönüştürmektir.” ifadelerini kullandı.
Vardan, Çin’le daha yüksek hacimli, kaliteli ve yüksek katma değerli ekonomik iş birliğini tesis edilmesi gerektiğini belirterek, Türkiye’nin 2023 vizyonu ile Çin’in 2025 vizyonunun iki ülke arasında gerekli sinerjiyi ortaya çıkardığını ve son dönemlerde iki ülke arasında artan karşılıklı diyalog, istişare ve iletişimin, ekonomik iş birliğinin daha üst seviyelere taşınabilmesi için uygun ortamı sağladığını dile getirdi.
Vardan, “Türk şirketlerinin küresel pazara entegre olması için çalışan DEİK olarak, Çin vizyonumuz, iki ülke arasındaki mevcut ekonomik iş birliğinin dengeli ve sürdürülebilir bir hale gelmesidir. Mevcut haliyle Çin, Türkiye’nin ikinci büyük ticaret ortağı iken, Türkiye’nin aleyhine büyük bir dış ticaret açığı veriyoruz. İthalat ile ihracatımız arasında, Türkiye aleyhine neredeyse 1’e 10 oranında bir fark var. Öte yandan, mevcut ekonomik verileriyle Çin, herkes için olduğu kadar Türkiye için de adeta bir fırsat okyanusu.” dedi.
Çin’in yeni ekonomik modelinin Türk iş adamlarının daha fazla ihracat yapabilmesi için potansiyeli de beraberinde getirdiğini kaydeden Vardan, şunları kaydetti:
“Bunun için nitelikli analizler yapıp, buna uygun strateji ve eylem planları hazırlamamız lazım. İki ülke arasındaki mevcut ekonomik iş birliğini nasıl dengeli ve sürdürülebilir bir hale getirebiliriz diye yola çıktık ve bugün sizlere sunduğumuz rapor ile çalışmamızı tamamladık. Çalışmamızın en önemli özelliği, bin 200 mal grubunda Türkiye’nin arz kapasitesi ile Çin’in talep kompozisyonunu inceliyor ve hangi mal grubunda Çin’e ne ihraç edebileceğimizi bulmaya çalışıyor. Raporumuz ayrıca, Çin’den yapmak zorunda olduğumuz ithalatın Türk ekonomisine sunduğu katma değeri nasıl attırabiliriz sorusuna cevap arıyor. Buna ilaveten raporda, ithalat, ihracat, yatırım konularında 9 maddelik bir yol haritası çiziliyor.”
“Şanghay ve İstanbul yeni bir tarih yazabilir”
DEİK Başkanı Vardan, Türkiye ve Çin arasındaki tarihi ilişkilerin önemine dikkati çekerek, “Tarihi İpekyolu’nun iki yakasını bir araya getiren Şanghay ve İstanbul yeni bir tarih yazabilir. Bu kapsamda, 2017’de daha çok Çin ve Asya Pasifik konuşacağız gibi görünüyor.” ifadesini kullandı.
Milli para birimleriyle ticaretin sıkça konuşulmaya başlandığını bildiren Vardan, dünya konjonktüründeki gelişmeler nedeniyle, resmi para birimi dolar ya da avro olmayan büyük ticari ortaklarla milli para birimlerinin kullanılmasının daha ön plana çıktığını söyledi.
Vardan, “2012 yılında Türkiye ve Çin arasındaki para takası anlaşması imzalanmıştı. Bu bağlamda, Merkez Bankamız ile Çin Merkez Bankası arasında 450 milyon TL’lik ilk para takası 30 Kasım’da gerçekleştirildi. Bunu önemli bir adım görüyorum. Umarım bu gelişme, ileride bize farklı fırsat kapıları daha açacak ve ticaretimizi kolaylaştıracak bir enstrüman olacak.” değerlendirmesinde bulundu.
(11)