Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü FAO, Türkiye’nin girişimiyle 2016 yılını Uluslararası Bakliyat Yılı ilan etti, ancak Türkiye bakliyat üretiminde gerileme yaşıyor. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) tarafından hazırlanan raporda, “Türkiye baklagillerin gen merkeziydi. Maalesef günümüzde dışarıya bağımlı olduk” denildi.
ZMO’nun “Baklagillerde Acı Reçete, Nereden, Nereye?” başlıklı raporda, dünya üzerinde tarımı çok eski yıllardan beri yapılmakta olan yemeklik tane baklagillerin, diğer bir deyişle bakliyat ürünlerinin insan beslenmesinde bitkisel kaynaklı protein gereksiniminin karşılanması bakımından büyük önem taşıdığının altı çizildi.
Yemeklik tane baklagillerin iklim ve toprak istekleri dikkate alındığında, Türkiye’nin büyük bir baklagil yetiştirme potansiyeline sahip olduğuna işaret edilen raporda, “Ülkemizin kuru tarım alanlarında nadasın daraltılmasında nohut ve mercimeğin, sulu tarım arazilerinde fasulye, bakla, bezelye ve börülcenin ekim nöbeti içerisinde bugünkünden daha fazla yetiştirilmesi mümkündür” denildi.
Bakliyat ekim alanları daraldı
BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun Türkiye’nin girişimleriyle 2016 yılını Uluslararası Bakliyat Yılı ilan ettiği vurgulanan raporda, şu bilgilere yer verildi:
“Ülkemizde 1988’de 20 milyon dekar alanda baklagil ekimi yapılırken, 2016’ya gelindiğinde ekim alanı yaklaşık 6 milyon dekara geriledi. Üretim ise 1988’de 2 milyon 136 bin ton iken, 2016’ya geldiğimizde %50 düşüşle 1 milyon tona indi. 1988’de 2 bin ton olan bakliyat ithalatı 2016’ya geldiğimizde 400.000 tonu geçerek Türkiye’nin net ithalatçı konuma geldiği görülmektedir. Son 2 yılda baklagildeki dış açık yaklaşık 200 milyon dolar civarındadır.
Bakliyat ithalatının büyük kısmını kırmızı mercimek oluştururken, bunu fasulye, yeşil mercimek ve nohut izliyor. Dünya bakliyat üretiminde %25’lik pay ile Hindistan ilk sırayı almaktadır. Türkiye ise 10. sırada yer almaktadır.”
Bakliyat üretiminde düşüş
Raporda, “Türkiye’de ne oldu da üretici baklagil üretiminden hızlı bir şekilde çekildi?” sorusunun yanıtları şöyle sıralandı:
1 – Türkiye’de üretim maliyetlerinin yüksekliği genel bir sorun. Üretimde kullanılan girdilerdeki fiyat yüksekliği bezginliği artırıyor. Bu sadece baklagiller için değil, tüm tarım ürünleri için geçerli. Akaryakıt, gübre, ilaç, tohum gibi temel üretim araçlarında dışa bağımlı olan Türkiye’de girdi fiyatları sürekli artarken çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Üretici para kazanamadığı için de üretimden kaçıyor. Türkiye’de tarım dışı kalan 4 milyon hektar alan bunun kanıtı niteliğinde.
2 –Türkiye’de 1980’li yılların ikinci yarısında uygulanan destekleyici politikalar, baklagillerin üretimine önemli bir ivme kazandırdı. 1990’lı yıllarda uygulanan tam tersi politikalar ise baklagillerin üretimini olumsuz etkiledi. Baklagiller, 1994 yılında destekleme kapsamı dışında bırakılınca üretimin azalması yönünde sonuçlar ortaya çıktı. Alımının tamamen durdurulması ve yerine bir pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte üretici, pazarlama sorunu yaşadı. Ürettiği ürün elinde kalanlar ekim alanlarını, fiyat garantisi olan ve üretimi daha kolay olan diğer ürünlere kaydırarak baklagillerin üretiminden kaçtı.
3- Baklagillerin üretiminde işçilik maliyeti diğer alternatif ürünlere göre daha yüksek. Bu da üreticiyi zorluyor. Hasat, çoğunlukla işçiler tarafından elle toplanarak yapılıyor. Alternatif ürünlerde bu maliyet kısmen daha düşük. Üretim maliyetinin artması, verim düşüklüğü nedeniyle Türkiye’deki üreticiler dünya fiyatları ile yarışamıyor.
4- Üretici tercihini makinalı hasat yapılan ürünlerden yana kullanıyor. Tarımda uygulanan yanlış politika ve yüksek maliyetler nedeniyle daha az zahmetli, maliyeti düşük, insan işgücüne daha az gereksinim duyulan ürünlere yöneliş var. Bu durum baklagillerin üretimi açısından gelecekte de büyük bir tehlikeye işaret.
5- Kaliteli ve verimli tohum kullanımı yok denecek kadar düşük. Devlet ve tohumculuk firmaları baklagillerin üretimine ilgisiz. Bu yüzden kaliteli ve verimli tohum bulmak zor. Çok düşük miktarlar karşısında da üretici kendi yetiştirdiği üründen tohumluk ayırıyor. Bu da verim düşüklüğüne neden oluyor.
6- Baklagil üretiminin iklim koşullarına büyük ölçüde bağlı olması sorun oluşturuyor. Son yıllarda çok tekrarlanan kuraklık en çok baklagillerin üretimini olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye‘de iklimsel verilere ilişkin öngörüler kısa süreleri kapsadığından, üreticilere gelecekte yapılacak yönlendirmeler söz konusu olmuyor.
7- Türkiye, baklagillerin üretiminde sorunlar ve darboğazlarla uğraşırken; Kanada, ABD ve Avustralya, 1990’lı yıllardan sonra baklagillerin üretimine çok önem verdi. Bu ürünlerde araştırma çalışmalarına büyük kaynaklar aktararak altyapı oluşturdu. Elde edilen bulguları üretime aktarıp üretim ve ihracatlarını arttırdı.
Türkiye’de kuru tarım alanlarında daha çok eski toprak işleme teknikleri uygulanmakta, sulu koşullarda ise bölgeden bölgeye, hatta çiftçiden çiftçiye değişen uygulamalar yapılmakta. Böylece, toprak işleme, ekim zamanı ve sıklığı, sulama, gübreleme, hastalıklarla savaşım ve hasat–harman gibi yetiştirme tekniği uygulamalarında yetersiz kalıyor. Bu nedenle birim alan verimi düşerken, üretim maliyeti artıyor.”
Bakliyat üretimi nasıl artar?
ZMO Baklagil raporunda, üretimin arttırılması için atılması gereken adımlar da, “Öncelikle mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdilerin fiyatları kontrol altında bulundurulmalıdır. Hastalık ve zararlılara dayanıklı, kaliteli yeni çeşitlerin geliştirilmelidir. ‘Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi’ yeniden başlatılmalıdır. Hasat döneminde bakliyat ithalatına izin verilmemelidir” şeklinde sıralandı.
GIDAHATTI DERGİSİNİ ÜCRETSİZ İNDİRİN
(6)